Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
- The old selection process for judges was very unfair.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
- Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Seni insafsızca suçladım. Üzgünüm.
- I accused you unfairly. I'm sorry.
Tom Mary'yi insafsızca suçladı.
- Tom accused Mary unfairly.
It was unfair for the boss to give larger bonuses to his friends.
... brought twice as many cases against unfair trading practices than the previous administration ...
... And it's very unfair. ...