Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much you will become fat.
Bu benim için çok zordu.
- It was too difficult for me.
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- Too much drinking will make you sick.
Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.
- You must not eat too much ice-cream and spaghetti.
Yarın ben de üniversiteye gideceğim.
- I will go to the university tomorrow, too.
Tom giderse ben de gideceğim.
- If Tom goes, I'll go, too.
Ayrıca politikacıların çok yaşlı olduğunu düşünmüyor musunuz?
- Don't you also think that out politicians are too old?
Gitmek istemiyorum ve ayrıca çok geç.
- I don't want to go, and besides it's too late.
Sadece Tom değil aynı zamanda ben de çalışmak zorundayım.
- It's not just Tom that has to study. I have to study, too.
Tom sadece benim patronum değil. Aynı zamanda arkadaşım da.
- Tom isn't just my boss. He's my friend, too.
O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
- It's not such a big problem. You're worrying way too much.
Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.
- At your age, I would think so, too.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
Mary aşırı makyaj yapıyor.
- Mary wears too much makeup.
Ne yaparsan yap, yardım etmek için çok yorgun olduğunu Tom'a söyleme.
- Whatever you do, don't tell Tom you're too tired to help.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Konserde çok fazla kişi vardı.
- There were too many people at the concert.
I am too!.
... So I haven't had too much of that, no. ...
... the backdrop of a universe almost too vast to comprehend. ...