Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Onun epeyce rekoru var.
- He has quite a few records.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
- Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
Onun pek çok arkadaşı var.
- He has quite a few friends.
Bu dağlarda bulunan tuzlar ve mineraller oldukça farklıdır.
- The salts and minerals found in these mountains are quite diverse.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Birkaç şey, Tom'un beklentilerini bütünüyle karşılamadı.
- A few things didn't quite meet Tom's expectations.
Bu bütünüyle doğru değil.
- It's not quite right.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I don't quite agree with you.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Tom bayağı zengin, değil mi?
- Tom is quite rich, isn't he?
Oğlun şimdiye kadar bayağı boy atmış olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Arapçayı iyice öğrenmek oldukça zordur.
- It's quite difficult to master Arabic.
O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
Sonuçtan tam olarak memnun değiliz.
- We are not quite satisfied with the result.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I don't quite agree with you.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı.
- Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.
O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
- It is really quite a good story.
Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.
- This TV program is really quite interesting.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Bir hayli öğrenci bugün yok.
- Quite a few students are absent today.
Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı.
- The torrential rain did quite a bit of damage.
Bu hakikaten yeterince büyük değil.
- That's not quite big enough.
Onu pek çok defa yaptım.
- I've done that quite a lot.
In Lejeuneaceae vegetative branches normally originate from the basiscopic basal portion of a lateral segment half, as in the Radulaceae, and the associated leaves, therefore, are quite unmodified.
Work went quite well today.
I don't quite understand you.
Quite marvelous? What was wrong with it?.
... the danger is that this is not we talk about you this quite a bit at the ...
... Let's do a quick recap. We covered quite a lot today. ...