Tom'un zıt bir sorunu var.
- Tom has the opposite problem.
Kuzey güneyden zıt yöndedir.
- North is the opposite direction from south.
Tersini demek istedim.
- I meant the opposite.
Benim görüşüm sizinkinin tam tersi.
- My opinion is exactly the opposite of yours.
Aksi yöne gitmen gerekir.
- You should go in the opposite direction.
Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
- Delight is the opposite of sorrow.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Benim görüşüm karşı yönde.
- My opinion is the opposite.
Sami karşı yönden geliyordu.
- Sami was coming in the opposite direction.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?
Karşıda altı katlı bir bina var.
- Opposite there is a six-story building.
He has a lot of success with the opposite sex.
I was on my seat and she stood opposite.
She saw him walking on the opposite side of the road.
Up is the opposite of down.
... Now fortunately, there's an equal and opposite reaction ...
... miles in circumference with two beams of proteins circulating in opposite directions, then slamming ...