O, matematikte bizden ilerdedir.
- He is ahead of us in mathematics.
Okul iki kilometre ilerde.
- The school is two kilometers ahead.
Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
- You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
Saatimi bir saat ileri aldım.
- I set my watch ahead one hour.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Gelecek sefer önceden telefon edin.
- Next time phone ahead.
Gerçekten önceden telefon etmeliydin.
- You really should've phoned ahead.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
- I see a red car ahead.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
İleride başka bir gemi gördük.
- We saw another ship far ahead.
Yaklaşık otuz yarda ileride.
- It's about thirty yards ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
Siz önden koşabilirsiniz, ben daha sonra size yetişirim.
- You can run on ahead and I'll catch you up later.
Just ahead you can see the cliffs.
He is far ahead of his class in math.
... we went ahead and rebuilt Google Maps on the ground up. ...
... But go ahead and use this two minutes any way you'd like to, the question is on the ...