Yukarıda bahsedilen posta öğesi usulüne uygun şekilde teslim edilmiştir.
- The above-mentioned mail item has been duly delivered.
Onlar yukarıdaki katta yaşıyor.
- They live on the floor above.
Biz ağaçların üzerindeki kuleyi görebiliyoruz.
- We can see the tower above the trees.
Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam.
- I cannot afford a camera above 300 dollars.
Mermi dizin üzerine girdi.
- The bullet entered above the knee.
Bu yıl etekler dizin birkaç santimetre üzerine çıkıyor.
- Skirts this year reach a few centimeters above the knees.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
Affedersiniz; yukarıdaki makalede üç hata göstermeme izin verin.
- Excuse me; allow me to point out three errors in the above article.
Lütfen yukarıdaki yorumlarımı önemseme.
- Please ignore my comments above.
Bu köprünün yaklaşık üç mil ötesinde yaşıyoruz.
- We live about three miles above this bridge.
Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.
- Above and beyond this, he can read Hebrew.
Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.
- The part of an iceberg under the water is much larger than that above the water.
Kapının üstündeki kırmızı ışık açıktı.
- The red light above the door was on.
Tom'un masasının üstündeki rafta bir bovling kupası vardı.
- There was a bowling trophy on the shelf above Tom's desk.
Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.
- Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2.
Kasaba, Londra'nın hemen kuzeyinde yer alır.
- The town lies just above London.
Şehir Londra'nın elli mil kuzeyindedir.
- The city is fifty miles above London.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
- We are flying above the clouds.
Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.
- Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2.
Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.
- Don't go above five rubles.
O, onura her şeyden daha çok değer verir.
- He values honor above anything else.
O kesinlikle kırkın yukarısındadır.
- She is certainly above forty.
Yukarıdaki bulutlar hızlı ilerledi.
- The clouds above moved fast.
O yüksek sesle konuştu.
- She spoke above her breath.
Tiyatronun kapısının üzerindeki sözler bir metre yükseklikteydi.
- The words above the door of the theater were one meter high.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
- Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.
- Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.
Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
- Television shows violence, which influences, above all, younger people.
Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.
- They want, above all things, to live in peace.
O, onura her şeyden daha çok değer verir.
- He values honor above anything else.
Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
- Television shows violence, which influences, above all, younger people.
Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
- The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
- You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
- We are flying above the clouds.
Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
- We saw the sun rise above the horizon.
He's in a better place now, floating free as the clouds above.''.
He appealed to the court above.
Fowl that may fly above the earth.
... Keeping their heads up above the tall grasses to watch for predators. ...
... the flourishing sound and that's how he is located above the gulf tormented by ...