I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları kibar köpeklerdir.
I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money.
- Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
Tom finds it difficult to read small print.
- Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.
This book is out of print.
- Bu kitabın baskısı tükendi.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I wish you would make a list of the newly published books.
- Keşke yeni basılmış kitapların bir listesini yapsan.
A lot of books are published every year.
- Her yıl bir sürü kitap basılır.
He pressed the button and waited.
- Butona bastı ve bekledi.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
I have a pressing feeling in my stomach.
- Midemde bir basınç hissi var.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
- Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.