تعريف baskin في التركية الإنجليزية القاموس.
- baskın
- raid
Some said his raid was an act of war.
- Bazıları onun baskınının bir savaş eylemi olduğunu söyledi.
Why did the FBI raid Tom's house?
- Neden FBI Tom'un evine baskın yaptı?
- baskın
- dominant
Especially during times of economic crisis, price becomes a dominant factor in deciding whether to buy any product.
- Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, herhangi bir ürünü alıp almayacağımıza karar verirken fiyat baskın faktör haline gelir.
In order to learn an indigenous or minority language, it is often necessary to learn the dominant language of the region or country.
- Yerli veya azınlık dilini öğrenmek için, genellikle bölgenin veya ülkenin baskın dilini öğrenmek gereklidir.
- baskın
- heavy
We had flooding because of last week's heavy rains.
- Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.
There were floods as a result of the heavy rain.
- Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
- baskın
- unexpected attack, raid
- baskın
- overpowering, superior
- baskın
- swoop
- baskın
- foray
- baskın
- predominant
- baskın
- irruption
- baskın
- surprise
Our army took the kingdom by surprise.
- Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- baskın
- incursion
- baskın
- prepotent
- baskın
- raid, inroad, foray, incursion; (polis baskını) bust; descent (on/upon sb), unexpected visit; dominant, predominant
- baskın
- more powerful (than)
- baskın
- preponderant
- baskın
- inroad
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.
- baskın
- pressed down
- baskın
- forage
- baskın
- (Konuşma Dili) unexpected visit
- baskın
- sudden attack
- baskın
- overpowering
- baskın
- heavy, oppressive
- baskın
- descent
- baskın
- biol. dominant
- baskın
- (Askeri) invasion
- baskın
- (Avcılık) entry
- baskın
- descent on
- baskın
- (Askeri) floods
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
There were floods as a result of the heavy rain.
- Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
- baskın
- overwhelming
- baskın
- (Askeri) blitz
- baskın
- overflow
- baskın
- dominant wind
- baskın
- descent upon
- baskın
- swoop down on
- baskın
- surpassing
- baskın
- inroads
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.
- baskın
- irruptive
- baskın
- bust
The police have made hundreds of drug busts across the country.
- Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.
- Baskın
- (Askeri) surprise attack
- baskın yapmak
- raid
- baskın çıkmak
- surpass
- baskın çıkmak
- extinguish
- baskın (tür)
- (Denizbilim) dominant
- baskın düzenlemek
- raid
- baskın tür
- (Biyoloji) dominant species
- baskın kişilik
- dominant personality
- baskın olmak
- to be dominant
- baskın olmayan
- non dominant
- baskın birlikleri
- shock troops
- baskın dalga
- dominant wave
- baskın gelmek
- 1. to be heavy. 2. to seem irresistible
- baskın gelmek
- to be heavy
- baskın gibi
- irruptive
- baskın karakter
- dominant
- baskın mod
- dominant mode
- baskın olmak
- to predominate
- baskın vermek
- to be raided, be caught red-handed
- baskın yapmak
- to make a surprise attack (on), swoop down on
- baskın yapmak
- forage
- baskın yapmak
- bob up
- baskın yapmak
- descend
- baskın yapmak
- take by surprise
- baskın yapmak
- catch
- baskın yapmak
- swoop down
- baskın yapmak
- swoop
- baskın yapmak
- a) to raid, to make a foray b) (polis) to bust, to descend (on/upon sb/sth) c) to descend (on/upon sb/sth), to visit unexpectedly
- baskın yapmak
- swoop on
- baskın çıkan
- surpassing
- baskın çıkmak
- talk down
- baskın çıkmak
- to come off best, to prevail, to surpass
- baskın çıkmak
- preponderate over
- baskın çıkmak
- trump
- baskın çıkmak
- to get the upper hand (over), be superior (to)
- baskın çıkmak
- euchre
- baskın çıkmak
- preponderate
- genetik olarak daha baskın olan
- prepotent
- sahte baskın
- token raid