In order to learn an indigenous or minority language, it is often necessary to learn the dominant language of the region or country.
- Yerli veya azınlık dilini öğrenmek için, genellikle bölgenin veya ülkenin baskın dilini öğrenmek gereklidir.
The union has a dominant influence on the conservative party.
- Sendikanın muhafazakâr bir parti üzerinde baskın bir etkisi var.
Bad weather hindered the air raid.
- Kötü hava hava baskınını engelledi.
Some said his raid was an act of war.
- Bazıları onun baskınının bir savaş eylemi olduğunu söyledi.
Man fears disasters such as floods and fires.
- İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
There were floods as a result of the heavy rain.
- Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
We had flooding because of last week's heavy rains.
- Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.
There were floods as a result of the heavy rain.
- Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.
The police have made hundreds of drug busts across the country.
- Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.
Our army took the kingdom by surprise.
- Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.