She has a dominant personality.
- Onun baskın bir kişiliği var.
In order to learn an indigenous or minority language, it is often necessary to learn the dominant language of the region or country.
- Yerli veya azınlık dilini öğrenmek için, genellikle bölgenin veya ülkenin baskın dilini öğrenmek gereklidir.
Our army staged a night raid against the enemy.
- Bizim ordu düşmana karşı bir gece baskını düzenledi.
Bad weather hindered the air raid.
- Kötü hava hava baskınını engelledi.
Man fears disasters such as floods and fires.
- İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
There were floods as a result of the heavy rain.
- Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
There were floods as a result of the heavy rain.
- Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
In the wake of the heavy rain, there was a major flood.
- Şiddetli yağmurun ardından büyük bir sel baskını oldu.
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.
The police have made hundreds of drug busts across the country.
- Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.
Our army took the kingdom by surprise.
- Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
The army made inroads into the neighboring country.
- Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.