basite

listen to the pronunciation of basite
التركية - الإنجليزية
simplistic
Overly simple
In a manner that simplifies a concept or issue so that its nuance and complexity are lost or important details are overlooked
A simplistic view or interpretation of something makes it seem much simpler than it really is. He has a simplistic view of the treatment of eczema. treating difficult subjects in a way that is too simple
not complex ; simple ; usually an insult
In a manner that simplifies the issue to a degree where many important details are lost
Of or pertaining to simples, or a simplist
{s} oversimplified, simple in an unrealistic manner
unrealistically simple
basit
simple

Tom is a fan of simple home design. - Tom basit bir ev dizaynı fanatiğidir.

Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it. - Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.

basit
{s} elementary
basit
easy

You always take things too easy. - Şeyleri her zaman çok basite alıyorsun.

This easy chair is quite comfortable. - Bu basit sandalye oldukça rahattır.

basite indirgemek
popularize
basit
crude

Tom said something crude about the way Mary was dressed. - Tom Mary'nin giyinme tarzı hakkında basit bir şey söyledi.

The method was crude, but very effective. - Yöntem basit ama çok etkiliydi.

basit
homely
basit
easy " kolay; elementary, basic; simple, plain" " sade; ordinary, commonplace; unimportant, small-time
basit
everyday
basit
dry
basit
{s} basic

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

The rooms in this hotel are pretty basic. - Bu otelin odaları oldukça basit.

basit
unpretentious
basit
simpleminded
basit
rudimentary

Digital cameras aren't as good as rudimentary cameras. - Dijital fotoğraf makineleri basit kameralar kadar iyi değildir.

basit
surpassing
basit
(Argo) bog standard
basit
(Argo) mickey mouse
basit
unsophisticated
basit
commonplace
basit
scurrile
basit
homespun
basit
shallow
basit
{s} countrified
basit
{s} vulgar
basit
bluff
basit
cheap
basit
uncoloured
basit
artless
basit
facile
basit
plain

He gives plain, simple explanations. - Sade, basit açıklamalar yapar.

Mary wore a plain white dress. - Mary basit bir beyaz elbise giydi.

basit
chaste
basit
spartan
basit
quiet
basit
{s} primitive
basit
frugally
basit
simpler

Is there a simpler amino acid than glycine? - Glisinden daha basit bir amino asit var mı?

Everything was simpler in those days. - O günlerde her şey daha basitti.

basit
ill-bred, (someone) who's never been taught any manners
basit
jejune
basit
simple, not difficult; easy to do or understand
basit
foolproof
basit
frugal
basit
small

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

basit
ordinary, run-of-the-mill, average
basit
simplificative
basit
undemanding
basit
straightforward

That's a pretty straightforward question. - Bu oldukça basit bir soru.

basit
elemental
basit
humble
basit
potty
basit
simplistic

Now that was a simplistic answer. - Şimdi bu basit bir cevaptı.

basit
simplex
basit
simple, unadorned
basit
lowbrow
basit
arcadia
basit
undesigning
basit
native
basit
untutored
basit
backwoods
fazla basite indirgemek
oversimplify
öğeleri en basite indirgeyen sanat dalı
minimal art
التركية - التركية
Yatay güneş saati, yükseklik tahtası
irtifa almaya mahsus yayvan güneş saati
Yayvan güneş saati
BASİTE
(Osmanlı Dönemi) Yükseklik ölçen yayvan güneş saati
BASİTE
(Osmanlı Dönemi) Düz yer
BASİTE
(Osmanlı Dönemi) Döşeme minder
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Mücerred ve münferid olup, mürekkeb ve müellef olmayan
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Edb: Aruz vezinlerinden biri
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Yaygın olan
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Kıymetsiz
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Geniş
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Neş'eli. Güleryüzlü. Düz, arızasız, engelsiz
basit
Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan
basit
Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz: "Bu, fikirsiz, basit ve masum bir çocuk hafifliği değildi."- R. N. Güntekin
basit
Kolay: "En basit şeyi yazamayacak kadar cahildi."- H. Taner
basit
Karışık olmayan, bayağı
basit
Süssüz, gösterişsiz
basit
Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan: "Bu basit takılmalar, her seferinde onları güldürdü."- N. Cumalı
basit
Süssüz, gösterişsiz: "Üstünde basit ve kapalı bir çarşaf vardı."- A. Gündüz
basit
Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz
basit
Kolay
basit
Karışık olmayan, bayağı: "Derin hislerden uzak, basit zevklere düşkün, bütün manasıyla alafranga bir adamdı."- Y. K. Karaosmanoğlu
basite
المفضلات