Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- Japanese women carry their babies on their backs.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Tom elinin tersiyle ağzını sildi.
- Tom wiped his mouth with the back of his hand.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Hastanenin arkasındaki o yapı nedir?
- What's that building at the back of the hospital?
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Yarına kadar buna yine ihtiyacım var.
- I need this back by tomorrow.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
- This government is really putting the clock back.
Seni daha sonra tekrar arayayım,tamam mı?
- Let me call you back later, OK?
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Tom tekneye dönmeye çalıştı.
- Tom tried to get back in boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- He never turns his back on a friend in need.
Arkada bir oda istiyorum.
- I'd like a room in the back.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Tom tekrar uykuya dalmaya çalıştı.
- Tom tried to go back to sleep.
Niçin içeri dalmıyoruz?
- Why don't we duck back inside?
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Hayatında geriye baktığında, o derin üzüntü duymuştur.
- She regretted deeply when she looked back on her life.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Sözünden dönebileceğini düşündüm.
- I thought you might back out.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Sana yardım etmek için geri geldim.
- I came back to help you.
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Tom Mary'nin 2.30'a kadar geri dönmesini bekliyor.
- Tom expects Mary back by 2:30.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
Tom saçını arkaya taradı.
- Tom combed back his hair.
Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
- Tom came back to Boston last year.
O, geçen ağustos ayında geri geldi.
- He came back last August.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
- Tom and Mary sat way in the back.
TV uzaktan kumandasını bana geri ver.
- Give me back the TV remote.
Terinde olsam uzak dururum.
- I'd stand back if I were you.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
For the last few plays he has had trouble with his drop-backs.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
... then the only way you balance the budget is on the backs of ...