I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
School begins at nine and is over at six.
- Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
You began to learn Esperanto.
- Esperanto öğrenmeye başladınız.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
They started running.
- Onlar koşmaya başladılar.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
The French and Indian War had begun.
- Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
She had no idea how to set about her work.
- İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
Now let's get down to work.
- Şimdi çalışmaya başlayalım.
I've never seen him really get down to work.
- Onun gerçekten işe başladığın asla görmedim.
Tom's trial commenced three days later.
- Tom'un davası üç gün sonra başladı.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.