The Communists launched a major military campaign.
- Koministler büyük bir askeri kampanya başlattı.
Japan launched a new invasion of China in July, 1937.
- Japonya, 1937 Temmuz ayında yeni bir Çin işgali başlattı.
Let's get the party started.
- Haydi partiyi başlatalım.
Act too forcefully and you'll start a war.
- Kaba kuvvet kullanırsan savaş başlatırsın.
The United Kingdom and Iran resumed their diplomatic relations.
- Birleşik Krallık ve İran diplomatik ilişkilerini yeniden başlattılar.
Tom can't get his computer to start up.
- Tom bilgisayarını başlatamıyor.
I'll do my best often means I won't initiate anything.
- Ben elimden geleni yapacağım sık sık Ben bir şey başlatmayacağım anlamına gelir.
Tom can't stay for long so let's get the meeting started.
- Tom uzun süre kalamaz bu yüzden toplantıyı başlatalım.
Tom was the one who started the fight.
- Tom kavgayı başlatan kişiydi.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
They started running.
- Onlar koşmaya başladılar.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
My memory of her has begun to recede.
- Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
She had no idea how to set about her work.
- İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
It's time to get down to business.
- İşe başlamanın zamanıdır.
We must get down to our homework.
- Biz ödevimize başlamalıyız.
Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.
- New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.