başkalaş

listen to the pronunciation of başkalaş
التركية - الإنجليزية
metamorphose
metamorphoses
başka
else

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

başka
different

I would do it in a different way than you did. - Senin yaptığından başka türlü yapardım.

Is this a different word or just another form of the same word? - Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?

başka
another

Show me another camera. - Bana başka bir kamera göster.

Another ten minutes' walk brought us to the shore. - On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.

başka
other

By other's faults wise men correct their own. - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.

They are talking loudly when they know they are disturbing others. - Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..

başka
otherwise

I could not have done otherwise. - Başka türlü yapamazdım.

Tom sat alone in the otherwise empty room. - Tom başka boş odada tek başına oturdu.

başka
beside

I don't have any other hobbies besides football. - Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.

Was there anybody else besides Tom? - Tom'un dışında başka biri var mıydı?

başka
other than

Did anybody other than Jim see her? - Jim'den başka onu gören biri var mı?

It's none other than Tom! - O, Tom'dan başkası değil.

başka
forth
başka
but

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

başka
any more

Be happy and don't ask any more questions...that is best. - Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.

To be happy and not ask any more questions would be best. - Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.

başka
(Bilgisayar) more

Tom reads more books than anyone else I know. - Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.

Time is more precious than anything else. - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

başka
apart

What else did you find in Tom's apartment? - Tom'un dairesinde başka ne buldun?

This apartment is bigger than any other one in the building. - Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.

başka
saving
başka
{s} distinct
başka
what else

Tom didn't know what else to do. - Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.

Tom didn't know what else to say. - Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.

başka
alternate
başka
alternative

We agreed that there was no other alternative. - Başka seçenek olmadığını kabul ettik.

We have no alternative but to work. - Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.

başka
further

We need to avoid any further delays. - Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.

Do you have any further questions to ask? - Soracak başka sorunuz var mı?

başka
atypical
başka
any further
başka
to another
başka
apart from

Apart from Barack Obama, all US presidents were white. - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

başka
except, apart (from), other (than)
başka
except

The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food. - Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.

Tom had no choice except to accept the consequences. - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

başka
excepting
başka
barring
başka
other, another, different
başka
slang gypsy
başka
hetero
başka
another; other; different; else
başka
save

Nothing but peace can save the world. - Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen. - Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.

başka
noneot
التركية - التركية

تعريف başkalaş في التركية التركية القاموس.

Başka
özge
Başka
(Hukuk) MAADA
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim."- H. Taner
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
başka
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır: "Başkalarının otuz liraya yaptığı bir kostümü siz niye seksen liraya yapıyorsunuz?"- R. N. Güntekin. "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."- H. E. Adıvar
başkalaş
المفضلات