başka

listen to the pronunciation of başka
التركية - الإنجليزية
else

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us. - Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.

different

Tom isn't very different from anybody else. - Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.

Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story! - İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!

other

I had no other choice. - Başka seçeneğim yoktu.

Everyone has the right to own property alone as well as in association with others. - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.

another

Show me another camera. - Bana başka bir kamera göster.

It is difficult to translate a poem into another language. - Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.

beside

Was there anybody else besides Tom? - Tom'un dışında başka biri var mıydı?

Did Mary have any other children besides Jesus? - Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?

other than

It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this. - Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.

It's none other than Tom! - O, Tom'dan başkası değil.

forth
but

There was nothing but an old chair in the room. - Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

apart from

Apart from Barack Obama, all US presidents were white. - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

except, apart (from), other (than)
except

The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food. - Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.

We had no choice except to put up with it. - Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.

excepting
alternative

We had no alternative but to fight. - Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.

They had no alternative but to retreat. - Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.

barring
other, another, different
slang gypsy
distinct
hetero
another; other; different; else
save

The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen. - Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.

Save your long-winded explanations for someone else. - Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.

saving
otherwise

Tom sat alone in the otherwise empty room. - Tom başka boş odada tek başına oturdu.

I thought it was a good book, but Jim thought otherwise. - Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.

any more

I won't answer any more questions right now. - Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.

To be happy and not ask any more questions would be best. - Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.

(Bilgisayar) more

Tom reads more books than anyone else I know. - Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.

Cows are more useful than any other animal in this country. - İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.

apart

This apartment is bigger than any other one in the building. - Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

what else

Tom didn't know what else to do. - Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.

What else would you like to know? - Başka ne bilmek istersin?

alternate
further

We need to avoid any further delays. - Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.

Do you have any further questions? - Başka sorularınız var mı?

atypical
any further
to another
noneot
başka kelimelerle açıklamak
paraphrase
başka bir
another
başka kelimelerle ifade etmek
reword
başka tarafa döndürmek
turn away
başka yöne çekmek
divert
başka bir yere göndermek
send away
başka hiç kimse
no one else
başka numara yönlendirmek
forward
başka numaraya yönlendirmek
(Bilgisayar) forward
başka bir deyişle
in other words

In other words, he is lazy. - Başka bir deyişle, o tembel.

In other words, you should doubt common sense. - Başka bir deyişle, sağduyudan şüphe etmelisin.

başka bir deyişle
that is to say
başka birşekilde
in another way
başka birşey
anything else
başka dilden alınmış kelime
a loanword is a word borrowed from one language and incorporated into another
başka dilden alınmış kelime
loan word
başka dilden alınmış kelime
loanword
başka safhaya geçmek
move to another phase
başka yol yoktu
there was no other way
başka çözüm yolu
another solution
başka şehre gitmek
go to other city
başka ad
alias
başka alfabe ile yazmak
transliterate
başka alfabeyle yazma
transliteration
başka anlam vermek
explain away
başka başka
separately, one by one
başka başka
1. separately, one by one. 2. different
başka bir otel tavsiye eder misiniz
Can you recommend another hotel
başka bir tane
another

Would you please show me another one? - Lütfen bana başka bir tane daha gösterir misiniz?

I don't like this shirt. Show me another. - Bu gömleği sevmiyorum. Bana başka bir tane göster.

başka bir tane gösterin lütfen
Please show me another one
başka bir yere
somewhere else

We have to go somewhere else. - Başka bir yere gitmemiz gerekiyor.

Tom can't afford to eat at that kind of restaurant so let's go somewhere else. - Tom o tür bir restoranda yemek yemeği göze alamaz bu yüzden başka bir yere gidelim.

başka bir zaman
another time
başka bir çift denemek ister misiniz
Do you want to try on another pair
başka bir ülkede oturan mal sahibi
absentee
başka bir şey
another thing
başka bir şey yok
phr
başka biraz düzgün yer var mı
Do you have a more level spot
başka biri
someone else; another person, another
başka biri
somebody else
başka biri
another, someone else
başka birinin
somebody elses
başka biçim
variant
başka biçimde
other
başka biçimde
differently
başka biçimde anlatmak
retell
başka dilde yazmak
write or spell in the alphabet of another language
başka dilde yazmak
transliterate
başka dilden alınan sözcük
loan word
başka dilden alınan sözcük
word which is taken from another language
başka dilden alınmış kelime
borrowed word
başka dinden biri ile evlilik
marriage in which the husband and wife are of different religions or races
başka dinden biri ile evlilik
mixed marriage
başka dünyalar
other worlds
başka dünyalı
otherworldly
başka eve taşınma
flit
başka eve taşınmak
flit
başka eyaletten olan
out of state
başka gemiye aktarmak
transship
başka hastalığa karışan
intercurrent
başka hiç kimse
nobody else
başka iklime ait
exotic
başka ilgi çekici neler var
What other interesting things are there to see
başka işi yok mu?
Doesn't he have anything better to do?
başka kaba boşaltmak
pour off
başka kimse
nobody else

Nobody else is going to want it. - Başka kimse onu istemeyecek.

Nobody else was involved in the murder. - Cinayete başka kimse karışmadı.

başka kimseyi konuşturmamak
monopolize the conversation
başka konuyla
otherwise
başka olmak
to differ from
başka organlara bulaşma
metastasis
başka renk kâğıt oynamak
renounce
başka renkleri var mı
Do you have it in any other colors
başka sözcüğün yerine geçen sözcük
substitute
başka tarafa yönlendirmek
redirect
başka tarafa çekmek
distract
başka tarafa çevirmek
avert
başka türlü
other

Now that I am a teacher, I think otherwise. - Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.

I could not have done otherwise. - Başka türlü yapamazdım.

başka türlü
else

Tom can't really do much else. - Tom gerçekten çok başka türlü yapamaz.

başka türlü
differently; otherwise
başka türlü göstermek
dissemble
başka yerde
otherwhere
başka yerde kalmak
stay away
başka yere
elsewhere

I can't find my notebook here; I must have put it elsewhere. - Dizüstü bilgisayarımı burada bulamıyorum; onu başka yere koymuş olmalıyım.

I must have parked my car elsewhere. - Arabamı başka yere park etmiş olmalıyım.

başka yere dikmek
transplant
başka yere götürmek
remove
başka yere yerleşmek
transmigrate
başka zaman
else
başka zamanda
otherwhile
başka çare olmamak
there is nothing (else) for it (but to do sth)
başka şekilde talimat verilmemişse
(Askeri) unless otherwise directed
başka şeyler arasında
(Hukuk) interalia
başka şirket hisselerine yatırım yapan şirket
mutual fund
bundan başka
furthermore
den başka
aside from
bundan başka
further
dikkati başka tarafa çekme
distraction
ilgisini başka tarafa çekme
diversion
başka bir deyişle
in other saying
bundan başka
moreover
bundan başka
additionally
etrafı başka devlet ya da devletlerle çevrili ülkeler
(Hukuk) enclaves
İş başka dostluk başka
Business is business
benden başka herkes
everyone but me
daha başka
else
-dan başka
From other
Güle başka isim verseler de yine gül
(Atasözü) A rose by another name would smell as sweet
bilgisayarı ile başka bir sistemi bozan kullanıcı
hacker
bir başka deyişle
In other words
iskambilde sinek işaretine verilen bir başka ad
another name given to the point of playing fly
iskambildeki karo rengine verilen bir başka ad
Playing another name given to the tile color
Allah bir dediğinden başka / gayri sözüne inanılmaz
(Konuşma Dili) He is a habitual liar
aklı başka yerde
a long way off
aktarmak (bir başka yere)
transpose to
akılını başka yere vermek
to let one's mind wander
başka bir deyişle
alias
belki başka zaman
Maybe next time
bir başka yöne yönelmek
canalise
bir devlet ülkesinin bir bölümünün tamamen başka bir devlet ülkesince çevrilmesi
(Hukuk) enclave
bu uçuş başka bir şehirde konaklama yapıyor mu
Does the flight make a layover in another city
bundan başka
besides
bundan başka
farther
bundan başka
by the same token
bundan başka
at that
bundan başka
other

Don't do anything other than this. - Bundan başka herhangi bir şey yapma.

Do you have this in other sizes? - Bundan başka boyutlarda var mı?

bundan başka
besides; moreover
bundan başka
no other
bundan başka
besides, furthermore, in addition, moreover
cıva ile bir başka madeni karıştırma
amalgamation
daha önemli başka bir iş yüzünden yapmamak
overslaugh
den başka
save
den başka
but the
den başka
saving
den başka
all but
dikkati başka yöne çekmek
draw a red herring across the path
dikkati başka yöne çekmek için söylenen söz
red herring
dikkatleri başka yöne çekmek
start a hare
dostluk başka, alışveriş başka
(Atasözü) Friendship is one thing, business is another
eyaletin başka eyaletler arasında kalan uzantısı
panhandle
gölge etme, başka ihsan istemem
Don't bother me; that's all I ask of you
hastalığı vücudun başka bir bölümüne taşıyan ilaç
revulsive
hastalığın başka bir hastalıkla karışması
complication
her biri başka bir hava çalmak
for everyone (in a group) to behave and think differently from everyone else (in that group); for everyone to have a different opinion
herkes başka bir hava çalıyor
(Konuşma Dili) Nobody is paying any attention to anybody else
içeri sığmayanların başka yerde toplanması
overflow meeting
kendini başka türlü göstermek
personate
kendini başka türlü tanıtma
personation
kuşsütünden başka her şey var
(Konuşma Dili) There's everything you can think of to eat
mürekkep kelimenin içine başka bir kelimenin sokulması
tmesis
o şu anda başka hatta görüşüyor
He's on another line now
olduğundan başka görünmek
masquerade
ruhun başka vücuda geçmesi
metempsychosis
ruhun başka vücutla yeniden dünyaya gelmesi
reincarnation
senden başka hiç kimse
no other than you
sigortaya başka birini daha katmak
reinsure
suç anında başka yerde olduğu iddiası
alibi
suç anında başka yerde olduğunu kanıtlamak
establish one's alibi
suç mahallinden başka yerde
alibi
tamamen başka
quite another
uzayda başka gemiye kenetlemek
dock
yakında başka bir otel var mı
Is there another hotel nearby
yeri başka olmak
(for someone) to be a very special friend, have a special place in one's heart, be one of one's most intimate friends: Rakım için Süheyla'nın yeri başka. Süheyla has a very special place in Rakım's heart
yerine başka bir şey koyarak iptal etme
supersession
üzerine başka resim yapmak
repaint
التركية - التركية
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim."- H. Taner
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır: "Başkalarının otuz liraya yaptığı bir kostümü siz niye seksen liraya yapıyorsunuz?"- R. N. Güntekin. "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."- H. E. Adıvar
özge
(Hukuk) MAADA
başka
المفضلات