bağlan

listen to the pronunciation of bağlan
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) link to

Would you be able to write down the link to the site? - Siteye bağlantı yazabilir misiniz?

I'll send you the link to my website. - Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.

(Bilgisayar) connection to
(Bilgisayar) link

The events were closely linked. - Olaylar yakından bağlantılı idi.

The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet. - Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.

(Bilgisayar) connect to

I can't connect to the Internet. - Ben internete bağlanamıyorum.

I connect to the Internet almost every day. - Ben hemen hemen her gün internet'e bağlanırım.

(Bilgisayar) port
{f} connected

The two cities are connected by this highway. - İki şehir bu otoyol ile birbirine bağlandı.

A man touched down on the moon. A wall came down in Berlin. A world was connected by our own science and imagination. - Bir insan aya indi. Berlinde bir duvar yıkıldı. Bir dünya kendi bilimimizle ve hayal gücümüzle bağlandı.

turn upon
{f} binding
{f} bound

The thief was bound hand and foot. - Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.

The hostages were bound and gagged. - Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.

connect

You should cut off your connections with that group. - O grupla bağlantıları kesmelisin.

Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba. - Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.

adhere to
tie up
bağla
(Bilgisayar) anchor
bağla
binding

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

bağla
(Bilgisayar) link to

I'll send you the link to my website. - Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.

I'll give you the link to the website. - İnternet sitesi için sana bağlantı vereceğim.

bağla
{f} tether
farklı bağlan
(Bilgisayar) attach as
farklı bağlan
(Bilgisayar) connect as
bağla
ascribe to
bağla
{f} rope

Tom was tied with a yellow nylon rope. - Tom sarı renkli naylon bir iple bağlandı.

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

bağla
{f} tied

The mother tied a ribbon in her daughter's hair. - Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

Mother tied up three pencils with a piece of string. - Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.

bağla
plumb in
bağla
{f} linked

The events were closely linked. - Olaylar yakından bağlantılı idi.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

bağla
{f} fastening
bağla
tie up

Tom is going to want to tie up some loose ends. - Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.

bağla
{f} attaching
bağla
{f} link

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

Tom linked to my website from his blog. - Tom bloğundan benim siteme bağlandı.

bağla
buckle up
bağla
{f} fastened

Tom fastened his seat belt. - Tom emniyet kemerini bağladı.

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

bağla
{f} lace

Mary laced up her boots. - Mary çizmelerini bağladı.

Tom tied his shoe laces. - Tom ayakkabı bağlarını bağladı.

bağla
{f} connecting

My computer doesn't seem to be connecting to the printer. - Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.

I'm not connecting your computers. - Ben senin bilgisayarlarını bağlamıyorum.

bağla
bind

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

bağla
do up
bağla
{f} cord

A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord. - Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.

He connected the cord to the machine. - O, kordonu makineye bağladı.

bağla
ascribe

We ascribe his success to hard work. - Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.

bağla
{f} strapping
bağla
fasten

She advised him to fasten his seat belt. - O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.

Fasten your seat belt when you drive. - Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.

bağla
{f} attached

Tom attached some twine to the kite. - Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.

The driver is deeply attached to his old car. - Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.

bağla
{f} strap
bağla
{f} tie

Mother tied up three pencils with a piece of string. - Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.

They tied the thief to the tree. - Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

bağla
hook up
bağla
{f} bond

You can't destroy the precious bond between mother and child. - Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.

bağla
{f} taping
bağla
attach

Attach this label to your package. - Bu etiketi paketinize bağlayın.

Tom attached the string to the kite. - Tom ipi uçurtmaya bağladı.

bağla
ascribe to be
bağla
attach to
bağla
ligate
bağla
{f} coupling
bağla
{f} secured
bağla
corded
bağla
bonded
bağla
{f} secure

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

bağla
bonding
bağla
belay
bağla
ascribeto
bağla
plumbin
bağla
doup
burada ağa bağlan
(Bilgisayar) map network here
el ile bağlan
(Bilgisayar) log on manually
التركية - التركية
Kızıl renkli bir su kuşu
bağla
Değirmen çarkını franleyen ağaç
bağla
Su hendi tıkaçı