The beautiful scenery fascinates every traveler.
- Güzel manzara her gezgini büyülüyor.
Sami was enthralled with Layla.
- Sami, Leyla'dan büyüleniyordu
I was fascinated by her beauty.
- Onun güzelliği tarafından büyülendim.
I'm fascinated by cats.
- Kediler tarafından büyülendim.
She was enchanted by his little laugh.
- Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.
Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
- Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
Our neighbour bought himself a charming horse.
- Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.
Tom is charming and irresistible.
- Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree.
- Gölün hanımı, Merlin'i büyüledi ve onu bir ağacın gövdesinde tuzağa düşürdü.
She looked ravishing.
- O büyüleyici görünüyordu.
Mary looked ravishing.
- Mary büyüleyici görünüyordu.
Sami was enthralled with Layla.
- Sami, Leyla'dan büyüleniyordu
I was fascinated by her beauty.
- Onun güzelliği tarafından büyülendim.
We were fascinated by her voice.
- Biz onun sesinden büyülendik.
He's a captivating speaker.
- O büyüleyici bir konuşmacı.
I was up all night reading the captivating book my grandfather gave me.
- Dedemin bana verdiği büyüleyici kitabı okumak için tüm gece oturdum.
I'm not enchanting their children.
- Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
- Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
Mary looked ravishing.
- Mary büyüleyici görünüyordu.
She looked ravishing.
- O büyüleyici görünüyordu.
Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
- Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
It looks fascinating.
- Büyüleyici görünüyor.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
They were all charmed by her song.
- Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
They are sitting as if charmed by the music.
- Sanki müzik tarafından büyülenmiş gibi oturuyorlar.
It was his story of adventure that charmed us all.
- Bizi büyüleyen onun macera hikayesiydi.
You captivated me, dear.
- Beni büyüledin, aşkım.
I was simply entranced by the beauty of her face.
- Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
Tom was entranced by Mary's singing.
- Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
Sami was enthralled with Layla.
- Sami, Leyla'dan büyüleniyordu
Tom was entranced by Mary's singing.
- Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
I was simply entranced by the beauty of her face.
- Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree.
- Gölün hanımı, Merlin'i büyüledi ve onu bir ağacın gövdesinde tuzağa düşürdü.
I can teach you how to bewitch men.
- Ben erkeklerin nasıl büyüleneceğini size öğretebilirim.