bölgeci

listen to the pronunciation of bölgeci
التركية - الإنجليزية
regionalist
Of or pertaining to regionalism
An advocate of regionalism
{i} one who favors dividing an area into regions or districts
bölge
region

The coral reef is the region's prime attraction. - Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

bölge
zone

Plans for a new trade zone are still on the drawing board. - Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.

After flying above the safe zone, the airplane went into unidentified air space. - Güvenli bölgenin üzerinde uçtuktan sonra, uçak belirlenemeyen bir hava sahasına girdi.

bölge
area

What is the value of an average home in your area? - Bölgenizdeki ortalama bir evin değeri nedir?

She stayed in that area for a short while. - O, kısa bir süre o bölgede kaldı.

bölge
district

The district is short of water. - Bölge su sıkıntısı içinde.

He traveled through the Tohoku district this summer. - O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.

bölge
{i} parts

Tom is the owner of the largest ranch in these parts. - Tom bu bölgelerdeki en büyük çiftliğin sahibidir.

In some parts of the ocean, krill populations have dropped by over 80 percent. - Okyanusun bazı bölgelerinde, kril popülasyonları yüzde 80'in üzerinde düştü.

bölge
territory

The armed forces occupied the entire territory. - Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.

At that time, the territory belonged to Spain. - O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti.

bölge
region , zone
bölge
{i} ward
bölge
quarter

Tom has a very bad reputation in certain quarters. - Tom bazı bölgelerde çok kötü bir üne sahip.

bölge
sector
bölge
district, region, zone, area, belt, latitudes
bölge
state

The treaty gave the United States a canal zone. - Anlaşma, Amerika Birleşik Devletleri'ne bir kanal bölgesi verdi.

Bayous are common in Gulf Coast areas of the southern United States of America. - Bayoular Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyindeki körfez kıyısı bölgelerinde yaygındırlar.

bölge
realm
bölge
{i} department

Colonia is a Uruguayan department situated in the south-west of the country. - Colonia ülkenin güney-batısında yer alan bir Uruguaylı bölgedir.

bölge
{i} site

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

They began to develop a new industrial site near the river. - Nehrin kenarında yeni bir endüstri bölgesi kurmaya başladılar.

bölge
(Kısaltma) terr

At that time, the territory belonged to Spain. - O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti.

This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict. - Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.

bölge
precincts
bölge
(Havacılık) spool
bölge
(Ticaret) range
bölge
(Bilgisayar) state/province
bölge
terrain
bölge
spot

I've caught a lot of fish here. It's a great fishing spot. - Burada bir sürü balık yakaladım. Burası büyük bir balıkçılık bölgesi.

bölge
confine
bölge
(Askeri) pocket
bölge
compartment
bölge
locality
bölge
country

The countryside is beautiful. - Kırsal bölge güzeldir.

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

bölge
colony
bölge
(Bilgisayar) state/prov
bölge
division

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

bölge
precinct

See you back at the precinct. - Seçim bölgesinde görüşürüz.

bölge
domain
bölge
latitudes

In the Northern Hemisphere, Arctic air temperatures are warming twice as fast as lower latitudes. - Kuzey yarımkürede, kuzey kutup bölgesindeki hava sıcaklıkları düşük enlemlere göre iki kat daha hızlı ısınıyor.

bölge
place
bölge
climate

For him, the arctic climate of Arkhangelsk was hell on earth, but for her, who had grown up in this region, Arkhangelsk was heaven on earth. - Onun için, Arhangelsk'in arktik iklimi yeryüzündeki cehennemdi, ama o bölgede büyüyen diğeri için Arhangelsk yeryüzündeki cennetti.

Not all coastal regions have mild climates. - Bütün kıyı bölgelerinin ılıman iklimleri yoktur.

bölge
latitude

In the Northern Hemisphere, Arctic air temperatures are warming twice as fast as lower latitudes. - Kuzey yarımkürede, kuzey kutup bölgesindeki hava sıcaklıkları düşük enlemlere göre iki kat daha hızlı ısınıyor.

bölge
sky
bölge
phase
bölge
oblast

"Oblast" is a loanword in English. It means region, area, zone, province, district.

bölge
the zone
Bölge
(Diş Hekimliği) regio

The coral reef is the region's prime attraction. - Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

bölge
corner
bölge
section; belt
bölge
circumscription
bölge
tract
bölge
(Hukuk) area, region, sector, territory
bölge
{i} belt

The asteroid belt is located in the region between the orbits of Mars and Jupiter. - Asteroid kuşağı Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasındaki bölgede yer almaktadır.

bölge
province

Canada has thirteen provinces and territories. - Kanada'nın on üç tane il ve bölgesi vardır.

bölge
(Diş Hekimliği) zona

I like zonal constructed languages. - Bölgesel yapay dilleri severim.

bölge
{i} section

This is a business section of Tokyo. - Bu, Tokyo'nun bir iş bölgesidir.

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

bölge
area (region)
bölge
canton
التركية - التركية
Belli bir bölgenin çıkarları için çalışan (kimse)
Bölge
nahiye
Bölge
kesim
Bölge
mıntıka
bölge
Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye
bölge
Sınırları idari veya ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler."- Anayasa
bölgeci
المفضلات