Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
- I had to bite my lip to prevent myself from laughing.
Aslan tavşanı bir lokmada yedi.
- The lion ate the rabbit in one bite.
Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
- It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
Mary Tom'a söyleyip söylemeyeceği üzerinde birazcık ikilem içerisindeydi.
- Mary is in a bit of a quandary over whether to tell Tom or not.
O beni azıcık korkutmuyor.
- That doesn't scare me one bit.
Bunu azıcık sevmiyorum.
- I don't like it one bit.
En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.
- I am grudged even the least bit of happiness.
Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
- Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
- When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
- Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
Yemeğinin her kırıntısını yedi.
- He ate every bit of his dinner.
Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
- Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
O, azar azar iyileşiyor.
- He is getting better bit by bit.
Tom yavaş yavaş iyileşiyor.
- Tom is getting better bit by bit.
Buradaki sert iklime yavaş yavaş alışıyorum.
- I am becoming accustomed to the severe climate here bit by bit.
Bir sürü sivrisinek ısırıklarım var.
- I got a lot of mosquito bites.
Onun tadının nasıl olacağı hakkında meraklıydı, bu yüzden küçük bir ısırık aldı.
- He was curious about how it would taste, so he took a small bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- His bark is worse than his bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Barking dogs don't bite.
Sana biraz tavsiye verebilir miyim?
- Can I give you a bit of advice?
O bana biraz garip geldi.
- It's a bit strange to me.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Bu şehir 1970'lerden beri bir parça değişmedi.
- This town hasn't changed a bit since the 1970's.
Hey, Tom ve Mary'nin son bölümünde neler oldu? Onlar sonunda ayrıldılar. Gerçekten buruktu. Tanrım! Ve bu kadar derinden aşık olduktan sonra!
- Hey, what happened in the final episode of 'Tom and Mary'? They broke up, in the end. It was really bittersweet. Oh my! And after being so deeply in love!
Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz?
- Could you move the chair a bit?
O bana biraz garip geldi.
- It's a bit strange to me.
Tom'un benimle ilgili ne düşündüğüyle zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not the least bit interested in what Tom thinks of me.
Kimya ile zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not a bit interested in chemistry.
Ben ısırdığımda, bu diş acıyor.
- When I bite down, this tooth hurts.
Tom acıya göğüs germek zorunda kaldı.
- Tom had to bite the bullet.
Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
- It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
- Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
Yerde kırık cam parçaları vardı.
- There were bits of broken glass on the floor.
Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
- Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
- Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
- As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
O, tam bir beyefendi.
- He is every bit a gentleman.
Kimya ile zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not a bit interested in chemistry.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Barking dogs seldom bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Barking dogs don't bite.
Sivrisinek sokmalarından kaşınıyorum. Herhangi bir merhemin var mı?
- I'm itching from mosquito bites. Do you have any ointment?
Yiyecek bir lokma alalım.
- Let's grab a bite to eat.
Bir nebze Macarca konuşabilirim.
- I can speak a tiny bit of Hungarian.
A threepenny bit.
That's a bit too sweet.
I'd like a big bit of cake, please.
He was here just a bit ago, but it looks like he's stepped out.
Does your leg still hurt? / Just a bit now.
A quarter is two bits.
Your dog bit me!.
His bit about video games was not nearly as entertaining as the other segments of his show.
Most of those Transwiki articles should go right into the bit bucket.
A bit depth of eight corresponds to a palette of 256 possible colours, because 28 = 256.
She's a bit of a crumpet, that one.
I'm married to Paula, but Jackie, my bit on the side, is far more fun.
Could you move that up a bit?.
A little bit of bread and no cheese! cry the yellowhammers petulantly. But no one takes any notice of them.
That's really a bite!.
That song is a bite of my song!.
He's biting my style.
Are the fish biting today?.
This music really bites.
I'll have a quick bite to quiet my stomach until dinner.
After just one night in the jungle I was covered with mosquito bites.
We had quite a few people in last weekend. They’re champing at the bit, ready to go.
Curt Schilling was chomping at the bit following Monday’s three-inning stint in an intrasquad minor-league game.
The pitch is ... juuuuust a bit outside. The catcher didn't even reach for that one.
The first pitch is ... just a bit outside.
Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
- Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
Is there anywhere I can go to find a flea market?
- Herhangi bir yerde gidebileceğim bir bit pazarı var mı?
Tom met Mary in a local flea market.
- Tom yerel bit pazarında Mary'yle buluştu.
Why do you itch so much? Could you have lice?
- Neden bu kadar çok kaşınıyorsun? Bitlerin mi var?
Life is a magnificent gown full of lice.
- Yaşam, bitlerle dolu harika bir elbisedir.
Life never ends but earthly life does.
- Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
Their argument eventually ended in a draw.
- Onların tartışması sonunda berabere bitti.
Why do you itch so much? Could you have lice?
- Neden bu kadar çok kaşınıyorsun? Bitlerin mi var?
Clothes make people, rags make lice.
- Elbiseler insan yapar, eski püskü elbiseler bit yapar.
You can use a fine-toothed comb to check for nits.
- Bit yumurtalarını kontrol etmek için ince dişli bir tarak kullanabilirsiniz.
This summer's day will be over all too soon!
- Bu yaz günü çok çabuk bitecek!
She said everything will be over between us.
- Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.
I like stories that have sad endings.
- Hüzünlü biten hikayeleri severim.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
... little bit -- Rico, who is in the video with me, he has the ...
... if I sounded a little bit pessimistic, that was only to ...