aware that one lives, feels, and thinks

listen to the pronunciation of aware that one lives, feels, and thinks
الإنجليزية - التركية

تعريف aware that one lives, feels, and thinks في الإنجليزية التركية القاموس.

conscious
bilinçli

Güçlükle nefes alıyordu ama o bilinçliydi. - He was breathing with difficulty, but he was conscious.

Tom neredeyse hiç bilinçli değil. - Tom is barely conscious.

conscious
{s} kasti
conscious
kasıtlı
conscious
(Tıp) şuur

Tom yeniden şuur kazanmadı. - Tom hasn't regained consciousness.

conscious
şuuru yerinde
conscious
ayık
conscious
bilincinde

Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir. - Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another.

Onun varlığının bilincinde değildi. - I was not conscious of her presence.

conscious
kendinde
conscious
farkında

O, hatasının farkındaydı. - He was conscious of his mistake.

Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım. - Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.

conscious
(sıfat) bilinçli, farkında, kasti, uyanık, bilinciyle, kastiyle; inançlı
conscious
bilinçle

Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir. - The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.

conscious
şuurla
conscious
vukuflu
conscious
{s} kastiyle
conscious
{s} bilinciyle
conscious
{s} farkında olan
conscious
{s} uyanık
الإنجليزية - الإنجليزية
conscious
aware that one lives, feels, and thinks
المفضلات