Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

aware that one lives, feels, and thinks

listen to the pronunciation of aware that one lives, feels, and thinks
الإنجليزية - التركية

تعريف aware that one lives, feels, and thinks في الإنجليزية التركية القاموس.

conscious
bilinçli

Tom neredeyse hiç bilinçli değil. - Tom is barely conscious.

Güçlükle nefes alıyordu ama o bilinçliydi. - He was breathing with difficulty, but he was conscious.

conscious
{s} kasti
conscious
kasıtlı
conscious
(Tıp) şuur

Tom yeniden şuur kazanmadı. - Tom hasn't regained consciousness.

conscious
şuuru yerinde
conscious
ayık
conscious
bilincinde

Kendim onun bilincinde değildim, fakat onun başarısını kıskanıyor olabilirim. - I myself was not conscious of it, but I may have been jealous of his success.

Onun varlığının bilincinde değildi. - I was not conscious of her presence.

conscious
kendinde
conscious
farkında

Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım. - Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.

Bana bakan adamın farkında değildim. - I was not conscious of a man looking at me.

conscious
(sıfat) bilinçli, farkında, kasti, uyanık, bilinciyle, kastiyle; inançlı
conscious
bilinçle

Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir. - The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.

conscious
şuurla
conscious
vukuflu
conscious
{s} kastiyle
conscious
{s} bilinciyle
conscious
{s} farkında olan
conscious
{s} uyanık
الإنجليزية - الإنجليزية
conscious
aware that one lives, feels, and thinks
المفضلات