avukatsız

listen to the pronunciation of avukatsız
التركية - الإنجليزية
undefended
Not defended
not defended or capable of being defended; "an open city"; "open to attack"
{s} not defended, unprotected, vulnerable
avukat
attorney

The attorney has strong evidence that she is innocent. - Onun masum olduğuna dair avukatın güçlü kanıtları var.

He trusted his defense attorney. - O savunma avukatına güvendi.

avukat
lawyer

Jim isn't a lawyer, but a doctor. - Jim bir avukat değil fakat bir doktordur.

Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least. - Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.

avukat
advocate

I'm just playing the devil's advocate. - Ben sadece şeytanın avukatını oynuyorum.

I believe he is not an advocate. - Ben onun bir avukat olmadığına inanıyorum.

avukat
{i} solicitor

I asked the solicitor to make out my will. - Avukattan vasiyetimi yazmasını rica ettim.

I'll let you know my decision after I have consulted my solicitor. - Ben, benim avukatıma danıştıktan sonra, kararımı bildireceğim.

avukat
{i} barrister

She practised as a barrister for many years. - O yıllarca bir avukat olarak çalıştı.

avukat
(Hukuk) attorney (US), lawyer (UK), advocate (Scotland)
avukat
judicial officer who prepares writs and warrants and the like
avukat
legal adviser
avukat
counselor
avukat
attorney at low
avukat
pleader
avukat
lawyer, Brit. solicitor, advocate, barrister
avukat
counselor at law; mouthpiece; (In Scotland) Writer to the Signet
avukat
counsellor at law
avukat
conveyancer
avukat
counselor at law
avukat
{i} mouthpiece
avukat
counseloratlaw
avukat
(Kanun) barrister-at-law
avukat
counsellor
avukat
(Latin) consiliarius
avukat
counsellor-at-law
avukat
atty
avukat
practitioner
avukat
case lawyer
avukat
lawyer, solicitor, advocate, barrister, counsel, attorney
avukat
{i} counsel
التركية - التركية

تعريف avukatsız في التركية التركية القاموس.

AVUKAT
(Osmanlı Dönemi) Mc: Müdafaaya muktedir, çeneli, cerbezeli
AVUKAT
(Osmanlı Dönemi) Mahkemede ücret mukabilinde taraflardan birinin müdafaasını ve davasını üzerine alan hukukçu
Avukat
(Hukuk) MUHAMİ
Avukat
(Osmanlı Dönemi) MUHAMÎ
Avukat
(Hukuk) MEHAMİ
Avukat
mahamat
avukat
Gerekmediği hâlde başkasını savunmaya, onun adına konuşmaya kalkışan kimse
avukat
Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse
avukat
Gerekmediği hâlde başkasının savunmasını üstlenen kimse
avukat
Başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse
avukatsız
المفضلات