The attorney has strong evidence that she is innocent.
- Onun masum olduğuna dair avukatın güçlü kanıtları var.
He trusted his defense attorney.
- O savunma avukatına güvendi.
Jim isn't a lawyer, but a doctor.
- Jim bir avukat değil fakat bir doktordur.
Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
- Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
I'm just playing the devil's advocate.
- Ben sadece şeytanın avukatını oynuyorum.
I believe he is not an advocate.
- Ben onun bir avukat olmadığına inanıyorum.
I asked the solicitor to make out my will.
- Avukattan vasiyetimi yazmasını rica ettim.
I'll let you know my decision after I have consulted my solicitor.
- Ben, benim avukatıma danıştıktan sonra, kararımı bildireceğim.
She practised as a barrister for many years.
- O yıllarca bir avukat olarak çalıştı.