Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil.
- The wall is white on the outside and green on the inside.
Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
- The outside of the castle was painted white.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Bunu dışarı götürelim mi?
- Shall we take this outside?
TV izleme yerine dışarıda oynayın.
- Play outside instead of watching TV.
Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
- It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
Bu odanın dışına çıkamazsın.
- You're not allowed outside this room.
Tom'un arabasını deponun dışına park edilmiş gördüm.
- I saw Tom's car parked outside the warehouse.
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Jane Green lives outside New York City with her husband and children.
I slept outside last night.