Yaşlandığımda hoş bir görünüme sahip olmak istemiyorum, mutlu olduğum görünün istiyorum.
- Ich will nicht toll aussehen, wenn ich alt bin, sondern glücklich.
Güzel insanları severim. Dış görünümleri ise bu arada beni hiç ilgilendirmez
- Ich mag schöne Menschen. Ihr Aussehen ist mir dabei völlig egal.
Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
- Tom doesn't like the way John looks at Mary.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
O daha genç görünmek istiyor.
- She wants to look younger.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
You shouldn't judge a person by his looks.
- Du solltest Menschen nicht nach ihrem Aussehen beurteilen.
It's hard to tell Englishmen from Americans just by the way they look.
- Es ist schwer, einen Engländer nur an seinem Aussehen von einem Amerikaner zu unterscheiden.