auld

listen to the pronunciation of auld
الإنجليزية - التركية
kadim
{s} yaşlı (İsk.)
eski
{s} eski [İsk.]
for auld lang syne eski günlerin hatırasına hürmeten
(sıfat) eski [İsk.], yaşlı (İsk.)
ihtiyar
iskoç
Auld Lang Syne
eski güzel günler
old
{s} bayat

Bu ekmek ne kadar bayat? - How old is this bread?

Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert. - This old bread is as hard as a rock.

old
kartaloş
old
kartaloz
old
önceki
old
pişkin
old
eski

Futbol eski bir oyundur. - Soccer is an old game.

Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu. - There was nothing but an old chair in the room.

old
yaşında
old
{s} ihtiyar

O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım. - I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.

O, ihtiyarlığı reddediyor. - He refuses to accept his old age.

Edinburgh
(isim) Edinburg
Edinburgh
{i} Edinburg

Onun adı Linda Jones ve o Edinburghlu'dur. - Her name is Linda Jones and she's from Edinburgh.

Edinburgh dünyadaki en sevdiğim yerdir. - Edinburgh is my favourite place in the world.

old
{s} deneyimli, tecrübeli
old
yaşlılık

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur. - It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.

Yaşlılık günlerim için para tasarruf ediyorum. - I'm saving money for my old age.

old
old age ihtiyarlık
old
{s} harika

Eski güzel günler ne kadar harikaydı. - How wonderful were the good old days.

On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm. - When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.

old
{s} kart

Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı. - There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.

Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar. - Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.

old
{s} modası geçmiş
old
meleke sahibi
old
dili sevgili
old
{s} yaşlı, ihtiyar
old
the old country göçmenin eski
الإنجليزية - الإنجليزية
old
Old; as, Auld Reekie (old smoky), i
{s} old, ancient (Scottish)
Edinburgh
a Scottish word; "auld lang syne
Auld Lang Syne
{i} Scottish song about remembering the good old times
Auld Lang Syne
Auld Lang Syne is a Scottish song about friendship that is traditionally sung as clocks strike midnight on New Year's Eve. a Scottish song that people sing when they celebrate the beginning of the new year at 12 o'clock midnight on December 31st
auld lang syne
A Scottish phrase used in recalling recollections of times long since past
auld langsyne
past times remembered with nostalgia
auld licht
Same as Burgher, n
auld licht
A member of the conservative party in the Church of Scotland in the latter part of the 18th century
auld light
A member of the conservative party in the Church of Scotland in the latter part of the 18th century
auld light
Same as Burgher, n
auld
المفضلات