Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
- I work as a museum attendant.
Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
- Tom worked as a gas station attendant.
Katılanlar tüm ihtiyaçlarımızı tahmin etti.
- The attendants anticipated all our needs.
Plan hemen hemen tüm katılımcılar tarafından desteklendi.
- The plan was supported by practically all the attendants.
Toplantıya ya sen ya da ben katılmak zorundayım.
- Either you or I must attend the meeting.
Neden Japonya'ya gideceksin? Tokyo'da bir konferansa katılmak için.
- Why are you going to Japan? To attend a conference in Tokyo.
Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.
- He has only one servant to attend on him.
O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.
- I'm so busy I can't attend the party.
Meşgul olmam gereken işlerim var.
- I have things to attend to.
They promoted him to supervisor, with all the attendant responsibilities and privileges.
Give your keys to the parking attendants and they will park your car for you.
I attended a one-room school next door to the palace and studied English, Xhosa, history and geography.
... He's led on to the valley floor by an attendant. ...