Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.
- Tom and Mary were finally alone.
Tom en sonunda Mary'yi yeni bir bilgisayar alması için ikna etti.
- Tom finally talked Mary into buying a new computer.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Ken, temmuz ayının sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne gidiyor.
- Ken is going to the United States at the end of July.
O geçen ayın sonunda Paris'e gitti.
- She left for Paris at the end of last month.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
Son olarak, delegeler oy kullandı.
- Finally, the delegates voted.
Son olarak, son gün ne aldınız?
- Finally, What did you buy the last day?
The contest was long, but the Romans finally conquered.