Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur.
- Tom often sits in front of his computer all day.
Televizyonun karşısında uyudum.
- I slept in front of the TV.
Araba, binanın önüne park edildi.
- The car is parked in front of the building.
Evimin önünde bir postahane var.
- There is a post office in front of my house.
Tom Mary'nin önüne koyduğu şeyi yer.
- Tom eats anything Mary puts in front of him.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
- Tom doesn't like it when people park in front of his house.
Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.