at one time, at the same time

listen to the pronunciation of at one time, at the same time
الإنجليزية - التركية

تعريف at one time, at the same time في الإنجليزية التركية القاموس.

once
bir kere

Bir keresinde bir panda gördüm. - I have seen a panda once.

Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor. - Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.

once
birdenbire

Her şey birdenbire oldu. - Everything happened all at once.

Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü. - Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.

once
bir defa

Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma. - Don't try to do all these things at once.

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım. - I met him once when I was a student.

Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı. - All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım. - Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.

Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler. - People rarely come to see you once you are retired.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
الإنجليزية - الإنجليزية
{a} once
at one time, at the same time
المفضلات