O uzakta tatilde olamaz.
- She can't be away on holiday.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
Biz yokken eve hırsız girmiş.
- A thief broke into the house while we were away.
Uzak bir yere gidelim.
- Let's go somewhere far away.
Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
O buradan hemen ayrıldı.
- She left here right away.
Beni buradan uzaklaştıracak bir tekne istiyorum.
- I want a boat that'll take me far away from here.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.
Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
- Seen at a distance, the rock looked like a human face.
O benden uzakta oturdu.
- He sat at a distance from me.
Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
- She wants to keep him at a distance.
While De Anza was exploring the Bay of San Francisco, seeking a site for the presidio, the American colonists on the eastern seaboard, three thousand miles away, were celebrating the signing of the Declaration of Independence.