atıştırma

listen to the pronunciation of atıştırma
التركية - الإنجليزية
refreshment with food or drink; light meal
refection
(Gıda) snack

There were many delicious snacks at the party. - Partide birçok lezzetli atıştırmalıklar vardı.

Snacking between meals is a bad habit. - Öğünler arasında atıştırmak kötü bir alışkanlıktır.

atış
shot

I've never seen a shot like that. - Hiç böyle bir atış görmedim.

How many shots did you hear? - Kaç tane atış duydunuz?

atış
throw

Tom watched Mary throwing rocks into the water. - Tom Mary'nin taşları suya atışını izledi.

atış
{i} beat

I can hear your heart beating. - Senin kalp atışını duyabiliyorum.

Feel your heart beat! - Kalbinizin atışını hissedin!

atış
put

You should put something in your stomach before you go. - Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.

atış
shooting

Every time I practice shooting, I miss the target. - Her zaman atış yaparım, hedefi ıskalarım.

Do you think the shooting was accidental? - Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?

atış
{i} chuck
atış
toss
atış
(Denizbilim) pulse

The patient doesn't have a pulse anymore. - Hastanın artık bir nabız atışı yok.

atıştırmak
bolt down
atıştırmak
drizzle
atıştırmak
(Gıda) snack

Snacking between meals is a bad habit. - Öğünler arasında atıştırmak kötü bir alışkanlıktır.

How do you avoid snacking between meals? - Öğün aralarında atıştırmaktan nasıl uzak duruyorsun?

atıştırmak
mizzle
atış
cast
atış
shy
atış
{i} casting
atış
gunfire

The commander exposed his men to gunfire. - Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.

atış
round
atış
gunshot

I'm pretty sure Tom went outside before the gunshot, not after. - Tom'un silah atışından önce dışarı gittiğinden oldukça eminim, daha sonra değil.

Tom said he heard gunshots last night. - Tom dün gece silah atışları duyduğunu söyledi.

atış
shoot

This tank can shoot on the move. - O tank hareket ederken atış yapabilir.

Do you think the shooting was accidental? - Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?

atış
{f} squabble
atıştırmak
gobble
Atıştırmak
chow down
atış
of throw
atıştırmak
get a bite to eat
atış
projection
atış
throwing, throw, shooting, shot; way of throwing
atış
fling
atış
burst
atış
beating, beat, throbbing, throb (of the heart or pulse)
atış
pistol shot
atış
firing
atış
shooting, firing, discharging (of a firearm): sekme atışı ricochet fire
atış
inning

He hit a home run in the first inning. - İlk atışta tur vuruşunu yaptı.

Our team scored five runs in the last inning. - Ekip son atışta beş sayı kazandı.

atış
innings
atış
throwing; gunfire, shot; (kalp) beat
atış
tilt
atış
tiff
atış
range
atış
beating

I can hear your heart beating. - Senin kalp atışını duyabiliyorum.

atıştırmak
(Konuşma Dili) to bolt (food), gobble (food)
atıştırmak
(yemek) to bolt down, to gobble; (yağmur) to drizzle, to mizzle
atıştırmak
to gulp down (a drink)
atıştırmak
refresh
atıştırmak
replenish one's energy by eating drinking and resting; stoke
atıştırmak
refect
atıştırmak
{f} stoke
atıştırmak
gorge
التركية - التركية
Atıştırmak işi
atıştırma yeri
Ayaküstü yemek yenilen yer
atış
Bir silahın mermisini amaca ulaştırmak için gereken iş ve bilgi
atış
Atma işi veya biçimi
atış
Kalp veya nabzın vuruşu, çarpışı
atıştırmak
Acele olarak yemek veya içmek: "Besim, gidenlere ikram edilen çaydan kalma bisküvileri atıştırmakla meşguldü."- P. Safa
atıştırmak
Serpiştirmek
atıştırmak
Acele olarak yemek veya içmek
atıştırmak
Yağmur veya kar serpiştirmek
atıştırma
المفضلات