atışma

listen to the pronunciation of atışma
التركية - الإنجليزية
quarrel
altercation

Dan started a physical altercation with Matt. - Dan Matt ile atışmaya başladı.

quarrel, squabble, altercation, tiff, row, breeze
tiff
bickering

Would the two of you quit bickering? - Siz ikiniz atışmaktan vazgeçer misiniz?

spat
battle of words
argument
tilt
fray
scrap
squabble
recrimination
rumpus
row
shooting match
{i} duet
atış
shot

Tom took aim and fired a warning shot. - Tom nişan aldı ve bir uyarı atışı yaptı.

I've never seen a shot like that. - Hiç böyle bir atış görmedim.

atışmak
{f} bicker

Would the two of you quit bickering? - Siz ikiniz atışmaktan vazgeçer misiniz?

atış
throw

Tom watched Mary throwing rocks into the water. - Tom Mary'nin taşları suya atışını izledi.

atış
{i} beat

I can hear your heart beating. - Senin kalp atışını duyabiliyorum.

Feel your heart beat! - Kalbinizin atışını hissedin!

atışmak
{f} quarrel
atış
put

You should put something in your stomach before you go. - Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.

atış
shooting

Do you think the shooting was accidental? - Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?

Every time I practice shooting, I miss the target. - Her zaman atış yaparım, hedefi ıskalarım.

atış
{i} chuck
atış
toss
atış
(Denizbilim) pulse

The patient doesn't have a pulse anymore. - Hastanın artık bir nabız atışı yok.

atışmak
argue
atışmak
(deyim) fall out with
atışmak
fall
atış
cast
atış
shy
atış
{i} casting
atış
gunfire

The commander exposed his men to gunfire. - Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.

atış
round
atış
gunshot

Tom said he heard gunshots last night. - Tom dün gece silah atışları duyduğunu söyledi.

I'm pretty sure Tom went outside before the gunshot, not after. - Tom'un silah atışından önce dışarı gittiğinden oldukça eminim, daha sonra değil.

atış
shoot

This tank can shoot on the move. - O tank hareket ederken atış yapabilir.

This tank can shoot on the move. - Bu tank hareket halinde atış yapabilir.

atış
{f} squabble
atışmak
exchange words or blows
atışmak
wrangle
atışmak
have words
atışmak
tangle with
atışmak
go at it hammer and tongs
atış
of throw
atış
projection
atış
throwing, throw, shooting, shot; way of throwing
atış
fling
atış
burst
atış
beating, beat, throbbing, throb (of the heart or pulse)
atış
pistol shot
atış
firing
atış
shooting, firing, discharging (of a firearm): sekme atışı ricochet fire
atış
inning

What happened in the third inning? - Üçüncü atışta ne oldu?

He hit a home run in the first inning. - İlk atışta tur vuruşunu yaptı.

atış
innings
atış
throwing; gunfire, shot; (kalp) beat
atış
tilt
atış
tiff
atış
range
atış
beating

I can hear your heart beating. - Senin kalp atışını duyabiliyorum.

atışmak
bandy words
atışmak
have words with smb
atışmak
jangle
atışmak
altercate
atışmak
have a tiff
atışmak
spat
atışmak
to engage in a contest of poetic repartee
atışmak
squabble
atışmak
to quarrel, to bicker, to argue, to squabble, to have a row , to have a tiff (with sb), to have words (with sb)
atışmak
bandy
atışmak
disagree
atışmak
have a row with
التركية - التركية
Atışmak işi
Saz şairlerinin deyişle tartışmaları
Atışmak
(Osmanlı Dönemi) RİMA
atış
Bir silahın mermisini amaca ulaştırmak için gereken iş ve bilgi
atış
Atma işi veya biçimi
atış
Kalp veya nabzın vuruşu, çarpışı
atışmak
Kendisine dargın olan bir kimseye barışıkmış gibi söz söylemek
atışmak
Saz şairleri, belli bir ayak üzerine birbirlerini küçük düşürmek amacıyla karşılıklı deyiş söylemek
atışmak
Ağız kavgası etmek
atışma
المفضلات