He left Japan never to come back.
- O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
I never work on weekends.
- Hafta sonları asla çalışmam.
He is by no means wanting in courage.
- Onun asla cesareti eksik değil.
The result was by no means satisfactory.
- Sonuç asla tatmin edici değildi.
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.
I don't ever want to see him again.
- Onu asla tekrar görmek istemiyorum.
I've never seen such a thing in my life, not once!
- Ben, hayatımda böyle bir şeyi asla görmedim, bir kez değil!
Tom doesn't want to see Mary at all.
- Tom Mary'yi asla görmek istemiyor.
You are not at all wrong.
- Asla hatalı değilsin.
I am not in the least interested in such a thing.
- Böyle bir şeyle asla ilgilenmiyorum.
I am not in the least concerned about the result.
- Asla sonuçla ilgilenmiyorum.
It is by no means easy to please everybody.
- Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
Astronomy is by no means a new science.
- Astronomi asla yeni bir bilim değildir.
You never get something for nothing.
- Bir şeyi asla bedava alamazsın.
Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
- Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
You are not at all wrong.
- Asla hatalı değilsin.
There's no way she'll ever marry Sato.
- Sato ile asla evlenmez.