Hasta arkadaşımın hatırını sormak için Osaka'ya gittim.
- I've been to Osaka to ask after my sick friend.
Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı.
- The pupil held up his hand to ask a question.
Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı.
- The pupil held up his hand to ask a question.
Soru sormaktan korkma.
- Don't be afraid to ask questions.
Sadece onun yardımını istemek zorundasın.
- You have only to ask for his help.
Onlar barış istemek için geldi.
- They came to ask for peace.
Tom'un beni affetmesini rica etmek için kararımı verdim.
- I've made up my mind to ask Tom to forgive me.
Ben dikkatsizce e-posta adresini sildim ve onun için Yeni Zelandadaki Russel'den rica etmek zorunda kaldım.
- I carelessly deleted your e-mail address and had to ask Russell in New Zealand for it.
Tom bana Mary'yi dansa davet etmek istediğini söyledi.
- Tom told me that he intended to ask Mary to the dance.
Tom baloya Mary'yi davet etmek istedi.
- Tom wanted to ask Mary to the prom.
O, ona nerede yaşadığını sordu.
- He asked her where she lived.
Tavsiye sormaktan çekinme.
- Don't hesitate to ask for advice.
Tom Mary'ye çıkma teklif etmek istedi.
- Tom wanted to ask Mary out on a date.
Ona dans etmeyi teklif etmekten ve reddedilmekten korkuyorum.
- I'm afraid of asking her to dance and being turned down.
Tom Mary'ye bazen yapmak zorunda olduğumuz bütün şeyin af dilemek olduğunu söyledi.
- Tom told Mary that sometimes all you have to do is ask for forgiveness.
Bazen af istemek izin istemekten daha kolaydır.
- Sometimes, it's easier to ask for forgiveness, than to ask for permission.
İzin istemek için gerek yoktur.
- There's no need to ask for permission.
Tom Mary'ye bazen yapmak zorunda olduğumuz bütün şeyin af dilemek olduğunu söyledi.
- Tom told Mary that sometimes all you have to do is ask for forgiveness.
Desteğinizi rica etmek isterim.
- I would like to ask for your support.
Tom yardım için rica etmek istemiyordu.
- Tom didn't want to ask for help.
Sadece onu istemek zorundasın.
- You have only to ask for it.
Onlar barış istemek için geldi.
- They came to ask for peace.
Tom yardım için rica etmek istemiyordu.
- Tom didn't want to ask for help.
Para için rica ettin mi?
- Did you ask for money?
Onun sağlığını sormak için hastaneye gittim.
- I went to the hospital to ask about his health.
İşçiler maaş artışlarını sormak için geldi.
- The workers came to ask about their pay raises.
Onun sağlığını sormak için hastaneye gittim.
- I went to the hospital to ask about his health.
Tom yapması istenen şeyin tam tersini yaptı.
- Tom did the opposite of what he was asked to do.
Hâlâ Tom'un yapması istenen şeyleri yapmasını bekliyoruz.
- We're still waiting for Tom to do what he's been asked to do.
Tom para istemek için babasına yazdı.
- Tom wrote to his father asking for money.
Benden para istemenin faydası yok.
- It is no use asking me for money.
Ona sormaya niyetim yok.
- I have no intention of asking him.
Sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladı.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
O, ona nerede yaşadığını sordu.
- He asked her where she lived.
Polise yol tarifi sordum.
- I asked a policeman for directions.
Sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladı.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- As soon as I entered the class, the students started asking questions.
Tom sonunda sormak için buraya geldiği soruyu sordu.
- Tom eventually asked the question he came here to ask.
Tom sorular sormak istedi ama kendisinden yapması istenilen şeyi yapması gerekip gerekmediğinden emin değildi.
- Tom wanted to ask questions, but wasn't sure if he should do what he'd been asked to do.
To ask for a gift is a privilege, a wonderful expression of commitment to and ownership of the organization. Getting a yes to an ask can be a rush, but asking for the gift can and should be just as rewarding.
Communication researchers call this the foot-in-the-door syndrome. Essentially it's based on the observation that people who respond positively to a small “ask” are more likely to respond to a bigger “ask” later on.
I don't know the answer to that, but maybe someone else does - I'll ask around.
If you keep on speeding, you are asking for trouble.
I asked for a glass of water.
Leaving your wallet visible on the car seat is just asking for it.
We were getting cold talking on the door step, so I asked him in.
How do I get a shy man to ask me out?.
I think I'll ask John and Betty round for supper on Friday.
I don't know the answer to that, but maybe someone else does - I'll ask round.
Sir, John said timidly to Mary's father, I came to ask for your daughter's hand..
War compelled soldiers to go to the front.
- Savaş askerleri cepheye gitmeye zorladı.
All the soldiers were brave.
- Bütün askerler cesurdu.
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
The President called out the troops.
- Başkan, askeri güçleri çağırdı.
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
I had my military service in Ankara.
- Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
Senator Tom Jackson was opposed to conscription.
- Senatör Tom Jackson zorunlu askerliğe karşı çıktı.
Do you know the name of the most successful military man from this area?
- Bu civardaki en başarılı askerin adını biliyor musun?
A change of opinions is almost unknown in an elderly military man.
- Yaşlı bir askeri adamda bir görüş değişikliği neredeyse bilinmiyor.
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
The army sent soldiers to remove the miners.
- Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
The President called out the troops.
- Başkan, askeri güçleri çağırdı.
Lincoln said troops were needed.
- Lincoln, askerlerin gerekli olduğunu söyledi.
... Let me just ask you, what is-- ...
... And you ask, how is the mobile internet different? ...