Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.
- As a matter of fact, I dislike him.
Doğrusu, ben Fransızca biliyorum.
- As a matter of fact, I do speak French.
Nitekim, Tom bunu tek başına yaptı.
- As a matter of fact, Tom did that by himself.
Nitekim Tanrı insanın itaat etmesini istiyor. Itaatsizlik etmek aramaktır.
- As a matter of fact, God wants man to disobey. To disobey is to seek.