I increasingly need your help.
- Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
Sami showed up with increasing frequency.
- Sami artan sıklıkta ortaya çıktı.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
This may end up being somebody else's problem.
- Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
The auction ends Monday.
- Açık artırma pazartesi sona eriyor.
Tom ate half the peach and handed me the rest.
- Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
I left the rest to him and went out.
- Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
Incremental improvement is fine as long as the increments are large enough to see.
- Artan iyileşme, artış görülecek kadar geniş olduğu sürece iyidir.
Tom ate half the peach and handed me the rest.
- Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
I left the rest to him and went out.
- Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
The number of students going abroad to study is increasing each year.
- Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Tom heated up some leftovers for dinner.
- Tom akşam yemeği için bazı artan yemekleri ısıttı.
Tom asked Mary to warm up some leftovers.
- Tom Mary'den bazı artan yemekleri ısıtmasını rica etti.
Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
- Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
They have a growing population; therefore they need more and more food.
- Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Sanat herkes tarafından sevilir.
- Art is loved by everybody.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
Bu Rembrandt tablo bir sanat eseridir.
- This Rembrandt painting is a work of art.
Sekiz yaşındayken bir resim okuluna kaydoldum.
- I enrolled in an art school when I was eight.
Ben resim yapamam ama kız kardeşim büyük bir sanatçıdır.
- I can't draw, but my sister is a great artist.
Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.
- The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
Sanatçı olmak için bir güzel sanatlar okulunda okumak zorunda değilsiniz.
- You don't have to study at a school of fine arts to become an artist.
Kabuki eski bir Japon sanatıdır.
- Kabuki is an old Japanese art.
Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.
- He is such a great artist that we all admire.
Babam sanatsallıktan uzaktır.
- My father is far from artistic.
Tüm edebi ve sanatsal çalışmaların kaynağı, tatmin edilmemiş libidodur.
- Unsatisfied libido is responsible for producing all art and literature.
Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- I have absolutely no artistic skills.