I no longer love him.
- Artık onu sevmiyorum.
He could no longer contain his anger.
- O artık öfkesini tutamadı.
One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results.
- Simülasyon sonuçlarını kullanmadan önce artıkların biraraya gelmesini beklemek gerekir.
I don't love you anymore.
- Artık seni sevmiyorum.
I don't like him anymore.
- Artık onu sevmiyorum.
I no longer love you.
- Artık seni sevmiyorum.
I no longer want that.
- Artık onu istemiyorum.
You'll have no more problems.
- Artık sorunların olmayacak.
The noise grew fainter, till it was heard no more.
- Ses gittikçe zayıfladı, artık duyulmayıncaya kadar.
I cannot stand his arrogance any longer.
- Ben artık onun küstahlığına daha fazla dayanamam.
When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
- Tom artık ağrıya tahammül edemediği zaman, hastaneye gitti.
Dan ate the leftovers.
- Dan yemek artıklarını yedi.
Tom fed his leftovers to his dog.
- Tom, artıkları ile köpeği besledi.
Let's leave it at that for now.
- Artık şimdilik onu bırakalım.
I'll leave it at that.
- Artık bir şey söylemeyeceğim.
I don’t smoke any more.
- Ben artık sigara içmiyorum.
I can't stand this pain any more.
- Ben bu acıya artık dayanamıyorum.
Tom ate leftovers for dinner.
- Tom akşam yemeği için yemek artıklarını yedi.
Dan ate the leftovers.
- Dan yemek artıklarını yedi.
I think I have some leftover pizza in the fridge.
- Sanırım fırında biraz artık pizzam var.
Tom didn't know what to do with the leftover food.
- Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.
I can't afford to waste any more time.
- Artık daha fazla zaman harcamayı göze alamam.
Let's not waste any more of each other's time.
- Artık birbirimizin zamanını boşa harcamayalım.
He didn't know what to do with the scraps of food.
- Yemek artıklarını ne yapacağını bilmiyordu.
Tom feeds table scraps to his dog.
- Tom masa artıklarıyla köpeğini besler.
I refuse to obey you any longer.
- Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.
I refuse to herd geese any longer with that girl.
- Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.
Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.
- Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.
From now on, no more TV before you have done your homework.
- Bundan sonra, ev ödevini yapmadan önce artık TV yok.
I don't know what to do from now on.
- Artık ne yapacağımı bilmiyorum.
Tom feeds table scraps to his dog.
- Tom masa artıklarıyla köpeğini besler.
Do you think it's a good idea to feed your dog table scraps?
- Köpeğini masa artıkları ile beslemenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyor musun?
We no longer go to eat at the Indian restaurant.
- Biz artık Hint restoranında yemek yemeye gitmiyoruz.
Who ate the rest of the leftovers?
- Yemek artıklarının kalanını kim yedi?
It's all over for us.
- Bizim için artık yolun sonu.
Let's not go over that again.
- Artık onun hakkında konuşmayalım.
Lots of leftovers remained inside.
- Çok miktarda yemek artığı içeride kaldı.
I'm starving. There are some leftovers in the fridge.
- Açlıktan ölüyorum. Buzdolabında biraz yemek artığı var.