تعريف arresting في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} dikkat çekici
- {s} göze çarpan
- arrest
- tutuklamak
Onları tutuklamak zorunda kaldım.
- I had to arrest them.
Seni tutuklamak için burada değilim.
- I'm not here to arrest you.
- arresting barrier
- (Askeri) UÇAK DURDURMA ENGELİ: bkz: "aircraft arresting barrier"
- arresting gear
- (Askeri) UÇAK DURDURMA TERTİBATI: bkz: "aircraft arresting gear"
- arrest
- {i} tutuklama
Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.
- The fight resulted in several arrests.
Tom'u tutuklamamız gerekiyor mu?
- Should we arrest Tom?
- arrest
- gözaltı
Polis memuru Tom'u gözaltına aldı.
- The police officer placed Tom under arrest.
Gerçek gözaltını kim yaptı?
- Who made the actual arrest?
- arrest
- (Askeri) TEVKİF ETMEK; NEZARETTE TUTMAK
- arrest
- {f} el koymak
- arrest
- {f} bloke etmek
- arrest
- {f} durdurmak. arrest s.o.'s attention birinin dikkatini çekmek
- arrest
- sabitle/tutukla
- arrest
- {i} durdurma
- arrest
- (Tıp) arest
- arrest
- sona erdir
Fadıl'ın tutuklanması onun terör dönemini sona erdirdi.
- Fadil's arrest brought an end to his reign of terror.
Sami'nin tutuklanması onun terör dönemini sona erdirdi.
- Sami's arrest ended his reign of terror.
- arrest
- (Pisikoloji, Ruhbilim) durma
Ölüm sebebi ani kalp durmasıydı.
- The cause of death was cardiac arrest.
- arrest
- (Kanun) tutukluluk
- arrest
- çekmek
- arrest
- durdurmak
- arrest
- kesmek
- arrest
- önünü almak
- arrest
- bitirmek
- arrest
- varış
- arrest
- gelen kimse
- arrest
- varan kimse
- arrest
- dikkatini çekmek
- arrest
- {f} çekmek (dikkat)
- arrest
- geliş
- arrest
- {i} tevkif
Onlar onu tevkif etti.
- They've arrested her.
Onu tevkif etmiyorum.
- I'm not arresting her.
- arrest
- i. tutuklama, tevkif. f. 1. tutuklamak, tevkif etmek. 2. durdurmak
- arrest
- önlemek
- arrest
- götürmek
- arrest
- tutukla
- arrest
- yakalamak
- arrest
- areste
- charming; arresting attention
- büyüleyici; tutuklama dikkat
- aircraft arresting barrier
- (Askeri) UÇAK DURDURMA ENGELİ: Zorunlu inişlerde ve başarısız kalkış denemelerinde ileri momentumu karşılamak ve durdurmak için kullanılan ve uçağın kancasından bağımsız olarak çalışan bir tertibat. Ayrıca bakınız, "aircraft arresting system"
- aircraft arresting cable
- (Askeri) UÇAK DURDURMA HALATI: Uçak durdurma tertibatının kalkış pisti veya uçuş güvertesi boyunca esneyen ve uçak tarafından yakalanan kısmı. "Aircraft arresting wire" olarak da bilinir
- aircraft arresting gear
- (Askeri) UÇAK DURDURMA TERTİBATI: Normal veya zorunlu inişlerde veya başarısız kalkış denemelerinde ileri momentumu durdurmak ve kancayla teçhiz edilmiş uçağı yakalamak için kullanılan bir tertibat. Ayrıca bakınız, "aircraft arresting system"
- aircraft arresting hook
- (Askeri) UÇAK DURDURMA KANCASI: Uçak durdurma tertibatı tarafından yakalanmak üzere uçağa monte edilmiş bir tertibat. Ayrıca bakınız: "aircraft arresting system"
- aircraft arresting system
- (Askeri) UÇAK DURDURMA SİSTEMİ: Bir dizi parçadan meydana gelen, uçağı durdurmak ve normal veya zorunlu inişlerde veya başarısız kalkış denemelerinde ileri momentumunu durdurmak için kullanılan bir sistem. Ayrıca bakınız: "aircraft arresting barrier; aircraft arresting gear; aircraft arresting hook"
- aircraft arresting wire
- (Askeri) bkz: "aircraft arresting cable". Ayrıca bakınız: "aircraft arresting system"
- arrest
- mevkuf
- arrest
- celbetmek under arrest tutuklu
- arrest
- durdurulmuş
- arrest
- {f} tutuklamak, tevkif etmek
- arrest
- {i} önleme
- arrest
- tutmak
- maximum aircraft arresting hook load
- (Askeri) AZAMİ UÇAK DURDURMA KANCASI YÜKÜ: Bir durdurma sırasında, uçağın durdurma kancasına tatbik edilebilecek azami yük
- personal arresting
- (Kanun) vicahi tutuklama