Linda teyzesi Nancy'nin onu ziyaret etmek için geldiğini öğrendiği için aşırı heyecanlıydı.
- Linda was wildly excited to learn that her aunt Nancy was coming to visit her.
O kadar heyecanlıydım ki uyuyamadım.
- I was so excited that I could not fall asleep.
Lütfen Tom'u heyecanlandırma.
- Please don't get Tom excited.
Zafer bizi heyecanlandırdı.
- The victory excited us.
Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.
- There were a lot of excited fans in the stadium.
Tom bir şeyden heyecanlanmıştı.
- Tom was excited about something.
Sen çok heyecanlanmış olmalısın.
- You must be very excited.