Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Bazı insanlar nükleer silahlara karşı gösteri yapıyorlar.
- Some people are demonstrating against nuclear arms.
Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.
- Americans have the right to bear arms.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
O beni kolumdan yakaladı.
- He caught me by the arm.
Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Arms export was prohibited.
Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.
- The armed forces occupied the entire territory.
Silahlı kuvvetler bütün bölgeyi ele geçirmede başarılıydı.
- The armed forces succeeded in occupying the entire territory.
Galaksinin Yay ve Perse takım yıldızı bölümleri binlerce yıl keşfedilmemiş olarak kaldı.
- The Sagittarius and Perseus Arms of the galaxy remained unexplored for thousands of years.
Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.
- Tom put the thermometer under his arm.
Tom yakın yatmıştı, kolunu Mary'nin etrafına koymuştu.
- Tom snuggled in close, putting his arm around Mary.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
O erkeğin kolu benimkine hafifçe çarptı.
- His arm brushed against mine.
Erkek kardeşim bir ağaçtan düştü ve kolunu kırdı.
- My brother fell out of a tree and broke his arm.
Japonya'nın ordusu çok güçlüydü.
- Japan's army was very powerful.
O zaman Almanya'nın güçlü bir ordusu vardı.
- Germany then had a powerful army.
Silah ihracatı yasaklandı.
- The export of arms was prohibited.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Arms export was prohibited.
Tom ve Mary kendilerini bıçaklarla silahlandırdılar.
- Tom and Mary armed themselves with knives.
Tom bir tabanca ve bir bıçakla kendini silahlandırdı.
- Tom armed himself with a gun and a knife.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Tom askere yazılmaya karar verdi.
- Tom decided to enlist in the army.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Mary bana sarılmak için kollarını açtı.
- Mary opened her arms to hug me.
Tom bana sarılmak için kollarını açtı.
- Tom opened his arms to hug me.
We laid down on the snowbank and moved our arms up and down to make snow angels.
If the Duke arms himself for war, the king will not sit by idly!.
The Duke's arms were a sable gryphon rampant on an argent field.
The next thing I laid hold of was a brace of pistols, and as I already had a powder horn and bullets, I felt myself well supplied with arms.
Shelburne Bay is an arm of Lake Champlain.
The robot arm reached out and placed the part on the assembly line.
The arm and forearm are parts of the upper limb in the human body.
She stood with her right arm extended and her palm forward to indicate “Stop!”.
He was still a babe in arms, when his father died overseas.
Then he was telling us the master at arms comes along with a long cane and he draws out and he flogs the bloody backside off of the poor lad till he yells meila murder.
Example: The helicopter was attacked by small arms fire.
The union members are up in arms over threats of pay cuts.
... Ann yesterday was a rally in Denver, and a woman came up to her with a baby in her arms ...
... LIFT YOUR ARMS. ...