تعريف arming في الإنجليزية التركية القاموس.
- {f} silahlan
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
- teçhizat
- silahlanma
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
- silah
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
- (Askeri) (NATO) ATEŞLEME DURUMUNA GETİRME, KURMA (NATO): Patlayıcı maddelerde, silahlarda ve silah sistemlerindeki kullanımı ile, bir emniyet durumundan ateşlemeye hazırlık durumuna geçişi ifade eder
- {i} silâhlandırma
- {i} arma
- {i} silâhlanma
Millet silahlanmaya başladı.
- People have started arming themselves.
- (Askeri) (DOD, IADB): ATEŞLEME DURUMUNA GETİRME (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Patlayıcı maddelerde, silahlarda ve mühimmattaki kullanım ile, bir emniyet durumundan ateşlemeye hazırlık durumuna geçişi ifade eder
- {i} donatım
- arm
- kol
Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- arming delay device
- (Askeri) ATEŞLEME GECİKTİRME CİHAZI: Mayının dökülmesinden sonra önceden kurulmuş muş bir zaman için faaliyete geçiyor olmasını engellemek amacıyla mayına monte edilen bir cihaz
- arming lanyard
- (Askeri) KURMA İPİ: bkz: "arming wire"
- arming pin
- (Askeri) EMNİYETE ALMA PİMİ: Çıkarıldığı andan itibaren başlayan ateşleme dönemini engellemek üzere bir fünyeye takılan bir emniyet aracı
- arming plug
- (Askeri) ATEŞLEME TAPASI: Mayını çalışır duruma getirmek için kullanılan bir çeşit anahtar
- arming range
- (Askeri) TAPA MESAFESİ: Topçulukta, bir tapanın bağlandığı mesafe
- arming signal
- (Askeri) ATEŞLEME İŞARETİ: Harp başlığını ateşleme durumuna getirmek için füze güdüm sisteminden verilen bir işaret
- arming system
- (Askeri) KURMA SİSTEMİ: Bir silahın, ateş ve fünye sistemlerini hazır hale getiren (silah veren), emniyete alan veya tekrar emniyete alan (silahı alan) ve nükleer sistemindeki cihazları harekete geçirebilen kısmı
- arming vane
- (Askeri) KURMA PERVANESİ: Bir bombanın tapa mekanizmasına bağlı ve bombayı, bir yere çarptığı zaman infilak edecek duruma getiren küçük pervane
- arming wire
- (Askeri) KURMA TELİ: Silahın atılmasından önce ateşlemenin başlamasını önlemek amacıyla uçağa takılan (ekseriya ateşleme birliğinde) ve bir silah sistemine iliştirilen (Örneğin fünye, kanatçık, paraşüt torbası gibi) bir kablo, tel veya iptir. Ayrıca bakınız: "safety wire; arming lanyard; safety lanyard"
- arm
- silâh
Silah ihracatı yasaklandı.
- The export of arms was prohibited.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
- arm
- {i} otorite
- arm
- kısım
- arm
- fakir
- arm
- kuvvet
Tom silahlı kuvvetlere katıldı.
- Tom has joined the army.
Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.
- The armed forces occupied the entire territory.
- arm
- bölüm
Galaksinin Yay ve Perse takım yıldızı bölümleri binlerce yıl keşfedilmemiş olarak kaldı.
- The Sagittarius and Perseus Arms of the galaxy remained unexplored for thousands of years.
- arm
- {i} koy
Tom yakın yatmıştı, kolunu Mary'nin etrafına koymuştu.
- Tom snuggled in close, putting his arm around Mary.
O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.
- She keeps him at arm's length these days.
- arm
- koltuk kolu
- arm
- askerlik
- arm
- askerlik hizmeti
- arm
- silahlandırmak
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
- arm
- şube kol
- arm
- yetke
- arm
- erk
Erkek kardeşim bir ağaçtan düştü ve kolunu kırdı.
- My brother fell out of a tree and broke his arm.
O erkeğin kolu benimkine hafifçe çarptı.
- His arm brushed against mine.
- arm
- güç
Onun güçlü bir kolları var.
- He has powerful arms.
Japonya'nın ordusu çok güçlüydü.
- Japan's army was very powerful.
- arm
- giysi kolu
- arm
- silah
Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.
- Tom did time for armed robbery.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
- arm
- {f} silahlandır
Onlar kendilerini silahlarla silahlandırdılar.
- They armed themselves with rifles.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
- arm
- kolu
- ARM
- (Askeri) antiradyasyon füzesi (antiradiation missiles)
- arm
- savaşa hazırlamak
- arm
- {i} cephane
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
- arm
- {i} dal
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
- arm
- silahlandırma
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
- arm
- donatım teçhizat
- arm
- {f} silahlandırmak; silahlanmak
- arm
- teçhiz etmek
- arm
- {i} körfez
- arm
- {f} sağlamak
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
- arm
- asker
Savaşın başladığını duymuştu fakat savaş babası askere alınıncaya kadar anlaşılmadı.
- He had heard that war had started, but it didn't sink in for a long time until his father was drafted into the army.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
- arm
- {f} silâhlanmak
- arm
- {f} destek olmak
- arm
- {i} şube
- arm
- {f} elini uzatmak
- arm
- askeri kuvvetlerin bir kolu
- arm
- {f} silâhlandırmak
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
- arm
- silaha sarılmak
- arm
- {i} pazı
- arm
- {f} sarılmak
Tom bana sarılmak için kollarını açtı.
- Tom opened his arms to hug me.
Mary bana sarılmak için kollarını açtı.
- Mary opened her arms to hug me.
- arm
- (Askeri) MUHARİP SINIF: Kara Ordusu'nda; piyade, topçu, zırhlı birlik gibi, başlıca görevi muharebe olan sınıflar
- arm
- teçhiz
- arm
- {f} zırh giydirmek
- arm
- {f} donatmak
- arm
- arm
- delayed arming
- (Askeri) geciktirmeli ateşleme
- delaying arming mechanism
- (Askeri) GECİKMELİ ATEŞLEME TERTİBATI: Bir mayının, yerleştirilmesini müteakip, önceden tespit edilmiş bir süre geçinceye kadar, ateşlenmesini önlemek üzere hazırlanmış bir cihaz
- direct arming
- (Askeri) doğrudan ateşleme
- forward arming and refueling point
- (Askeri) İLERİ MÜHİMMAT VE YAKIT İKMAL NOKTASI: Bir havacı komutan tarafından organize edilen, teçhizatlandırılan ve intikal ettirilen ve genelde ana muharebe sahasında konuşlanmış olup harekat sahasına hava birliğinin muharebe hizmet sahasına daha yakın olan, ve muharebede yer alan hava manevra birliklerine gerekli yakıt ve mühimmatı temin eden geçici bir tesis. İleri mühimmat ve yakıt verme noktası bir muharebe uçağına aynı anda yakıt ve cephane verebilir FARP olarak da bilinir
- forward arming and refueling point
- (Askeri) ileri güç ve yakıt ikmal noktası
- intermittent arming device
- (Askeri) FASILALI ATEŞLEME DURUMUNA GETİRME CİHAZI: Bir mayına takılan, sadece ayarlandığı zaman ateşleme durumuna geçmesini sağlayan cihaz
- passive arming
- (Otomotiv) pasif önlemler
- safing and arming mechanism
- (Askeri) EMNİYETE ALMA VE KURMA MEKANİZMASI: Ateşlemeyi geciktirmeyi tamamlamadan önce mühimmatın ana barut hakkının kasıtsız olarak kullanılmasını önleyen bir mekanizma olup buna mukabil kurmadan sonra patlayıcı düzeninin harekete geçmesine imkan verir
- special warhead arming control
- (Askeri) HARP BAŞLIĞI ÖZEL EMNİYET DÜZENİ: Bak. "prescribed action link"