armağan

listen to the pronunciation of armağan
التركية - الإنجليزية
gift

Yesterday is history, tomorrow is a mystery, but today is a gift. That is why it is called the present. - Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.

A wife who can be quiet is a gift of God. - Sessiz olabilen bir bayan eş Tanrının bir armağanıdır.

present

You need to buy Tom a present. - Tom'a bir armağan alman gerekir.

I've got to get them a present. - Ben onlara bir armağan almak zorundayım.

gift, present " hediye; award, prize" ödül
award, prize
gratuity; presentation
bestowal; bounty
gift, present
{i} presentation
prize
favor
{i} bestowal
{i} bounty
armağan etmek
to present (to)
armağan etmek
to present (something) as a gift or award to (someone)
armağan etmek
make smb. a present of
armağanlar
(Bilgisayar) presents

Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity. - Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.

Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents. - Noel armağanlarını açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinç ile kıyaslayabilecek çok az şey vardır.

armağanlar
gifts

A kiss is one of life's most precious gifts. - Bir öpücük yaşamın en değerli armağanlarından biridir.

التركية - التركية
Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, hediye. Ödül
Bir bilim adamının emek verdiği dalda onu anmak için hazırlanan bilimsel eser
Bağış, ihsan
Ödül
Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, hediye
Kırklareli'nde, Kocadere üzerinde, sulama amacıyla 1986-1998 yılları arasında inşa edilmiş bir baraj
hediye
peşkeş
armağan etmek
Birine bir şeyi armağan olarak vermek, hediye etmek
armağan
المفضلات