ardent, zealous

listen to the pronunciation of ardent, zealous
الإنجليزية - التركية

تعريف ardent, zealous في الإنجليزية التركية القاموس.

warm
ılık

Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir. - A warm, sunny day is ideal for a picnic.

Çorbamı ılık severim, sıcak değil. - I like my soup to be warm, not hot.

warm
{s} samimi

Mary çok samimi görünmüyor. - Mary doesn't seem very warm.

O sıcak, samimi bir toplantı oldu. - It was a warm, friendly meeting.

warm
sıcak

Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı? - It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?

Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir. - These flowers grow in warm countries.

warm
{s} sıcacık
warm
sıcakça yer
warm
şevkli
warm
güz

Bugün hava güzel ve sıcak. - It is nice and warm today.

Burada hava güzel ve sıcak. - It's nice and warm in here.

warm
(Askeri) Bak. "wartime reserve mode"
warm
sıcakkanlı

Tom sıcakkanlı ve cömerttir. - Tom is warm and generous.

warm
gayretli
warm
{s} ısıtan, sıcak tutan (giysi, battaniye v.b.)
warm
ılıklık
warm
yüreği sıcak
warm
candan
warm
sıcak yer
warm
{f} ısıt

O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı. - He warmed himself with a pocket heater.

Tom ateşle kendisini ısıttı. - Tom warmed himself by the fire.

warm
içten

Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı. - This family gave me a warm welcome.

Sanırım film içten bir filmdi. - I think the movie is a very heart warming one.

warm
{s} sıcak (hava): warm front sıcak hava kütlesi
urgent, ardent, zealous
Ateşli, ateşli acil
warm
(fiil) ısınmak, ısıtmak, samimileşmek
الإنجليزية - الإنجليزية
warm
ardent, zealous
المفضلات