The judge called for a recess of two hours.
- Yargıç iki saat ara verdi.
I would like to request a short recess.
- Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.
She spoke for 30 minutes without a break.
- O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
If the car breaks down, we'll walk.
- Araba bozulursa, yürürüz.
Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant.
- Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
They went in search of happiness.
- Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
The meetings were held at intervals.
- Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
Religion is freedom and justice being sought in the entire region.
- Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.
He immediately sought a response.
- Hemen bir cevap aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
- Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
- Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
They're just out of my price range.
- Onlar benim fiyat aralığının dışında.
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
How about stopping the car and taking a rest?
- Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
It took me an hour and a half to get there by car.
- Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
- Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old.
- On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
The car stopped in the middle of the road.
- Araba yolun ortasında istop etti.
Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff.
- Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.
Meanwhile, you can stay with us.
- Bu arada, bizimle kalabilirsin.
They're on good terms with their neighbors.
- Onların komşularıyla arası iyi.
I hear you're on bad terms with Owen.
- Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Call me again in two days.
- İki gün içinde beni yeniden ara.
Arriving at the airport, I called her up.
- Havaalanına vardığımda onu aradım.
I thought you'd be out searching for Tom.
- Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.
They continued searching.
- Aramaya devam ettiler.
Let's take a short pause.
- Kısa bir ara verelim.
We should sometimes pause to think.
- Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.
I often look up words in that dictionary.
- O sözlükte sık sık kelimeler ararım.
You should look up this word.
- Bu kelimeyi aramalıyız.
Tom isn't seeking asylum.
- Tom sığınma aramıyor.
Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.
- Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.
In the case of fire, dial 119.
- Yangın durumunda, 119'u arayın.
Tom dialed 911 again.
- Tom yine 911'i aradı.
Do not search for people's weaknesses, but for their strengths.
- İnsanların zayıf yönlerini araştırmayın ama güçlü yönlerini araştırın.
Tom will assist you in your search for Mary.
- Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
We're still checking into it.
- Onu hâlâ araştırıyoruz.
Let's divide the check between us.
- Hesabı aramızda paylaşalım.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
- Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth.
- O, gökyüzünün dünyaya dokunduğu noktayı bulmak için uzun ve zorlu bir araştırmaya devam etti.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
You'll be able to drive a car in a few days.
- Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
Sometimes she drives to work.
- O bazen işe arabayla gider.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.
There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.
I swept the driveway for you.
- Senin için evle cadde arasındaki yolu süpürdüm.