aranır

listen to the pronunciation of aranır
التركية - الإنجليزية
is called
ara
{i} recess

I would like to request a short recess. - Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.

May we have a short recess? - Kısa bir ara verebilir miyiz?

ara
{s} intermediary
ara
{i} break

Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m. - Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.

If the car breaks down, we'll walk. - Araba bozulursa, yürürüz.

ara
{i} space

Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant. - Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.

Leave more space between the lines. - Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.

ara
{f} search

You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary. - Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

ara
interval

I visit my friend's house at intervals. - Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.

The trees are planted at intervals of thirty meters. - Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.

ara
gap

The gap between rich and poor is getting wider. - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.

The gap between them has narrowed. - Onlar arasındaki aralık daraldı.

ara
distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
ara
sought

He immediately sought a response. - Hemen bir cevap aradı.

He sought shelter from the rain. - O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.

ara
time out

Let's take time out to elaborate a strategy. - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

ara
time, point in time
ara
interim

In the interim, please send all communications to Tom. - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.

ara
look for

Tom began to look for a job three months before he graduated from college. - Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.

The police promised Tom that they would look for his daughter. - Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.

ara
seek

Everybody has the right to seek happiness. - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.

Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there. - Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.

ara
buffer

Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists. - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

ara
footing
ara
relation

Relations between us seem to be on the ebb. - Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.

How are relations between the two of them going? - Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?

ara
range

In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius. - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.

They're just out of my price range. - Onlar benim fiyat aralığının dışında.

ara
stop

Tom stopped to take a close look at the car. - Tom arabaya yakından bakmak için durdu.

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

ara
margin

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

There is only a marginal difference between the two. - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.

ara
half

Let's meet halfway between your house and mine. - Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.

Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book. - Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.

ara
(Bilgisayar) lookup
ara
leg

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old. - On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.

ara
middle

The car stopped in the middle of the road. - Araba yolun ortasında istop etti.

Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops. - Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.

ara
pitch

The car went out of control and pitched headlong into the river. - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.

ara
(Mekanik) clearance
ara
cease

The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties. - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.

ara
(Mimarlık) partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

ara
comma

Please put a comma between the two main clauses. - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.

Do you know how to use these command line tools? - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

ara
meanwhile

Meanwhile, we depict aliens doing really weird stuff. - Bu arada, Biz garip şeyler yapan uzaylıları tanımlıyoruz.

Meanwhile, time is running out. - Bu arada, zaman tükeniyor.

ara
(Bilgisayar) place call
ara
terms

They're on good terms with their neighbors. - Onların komşularıyla arası iyi.

Tom is on good terms with Mary. - Tom'un Mary ile arası iyidir.

ara
(Bilgisayar) place a call
ara
discontinuation
ara
scrabble
ara
discontinuance
ara
interm

When is the intermission? - Perde arası ne zaman?

It's almost intermission. - Gösterim arası olmak üzere.

ara
{f} call

Arriving at the airport, I called her up. - Havaalanına vardığımda onu aradım.

Tom called me yesterday at nine in the morning. - Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.

ara
interstice
ara
interlude
ara
{f} searching

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

The police spent hours searching Tom's place, but they couldn't find the murder weapon. - Polisler saatlerce Tom'un evini aradılar fakat onlar cinayet silahını bulamadılar.

ara
pause

My fingers pronounce every word, every pause and every accent. - Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.

Let's take a pause. I cannot continue any longer. - Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.

ara
lapse
ara
seek for
ara
look up

It is a good habit to look up new words in a dictionary. - Yeni kelimeleri sözlükte aramak iyi bir alışkanlıktır.

You should look up this word. - Bu kelimeyi aramalıyız.

ara
half time
ara
{f} seeking

Martin Luther King spent his life seeking justice. - Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.

Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it. - Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.

ara
interspace
ara
{f} ransacking
ara
{f} dial

The mobile phone you have dialed is either switched off or outside the coverage area, please try again later. - Aradığınız telefon ya kapalı ya da kapsama alanı dışında, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.

In case of fire, you should dial 119 immediately. - Yangın durumunda, hemen 119'u aramanız gerekir.

ara
search for

Tom will assist you in your search for Mary. - Tom Mary'yi aramanda sana yardım edecek.

They did not have time to search for it. - Onu aramak için zamanları yoktu.

ara
ıntermediate
ara
look#for
ara
intermediate

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class. - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.

ara
distance; break
ara
cessation
ara
distance (between two things)
ara
intermediary, intermediate
ara
intermission

When is the intermission? - Perde arası ne zaman?

It was raining all day long without intermission. - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

ara
chasm
ara
break (in a game); interlude; intermission
ara
interlocutory
ara
lull
ara
mediate

He mediated between the two parties. - O iki parti arasında aracılık yaptı.

Interpreters mediate between different cultures. - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.

ara
discontinuity
ara
interruption
ara
check

The policeman was checking the cars one-by-one. - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.

Let's divide the check between us. - Hesabı aramızda paylaşalım.

ara
time between two events, interval
ara
idle
ara
meso
ara
breathing space
ara
recessional
ara
relations (between people)
ara
space, spacing
ara
interregnum
ara
breather
ara
idler
ara
short break; discontinuance
ara
bye
ara
{i} truce
ara
abscission
ara
{i} spread

Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force. - Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.

ara
quest

Buying such an expensive car is out of the question. - Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.

He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth. - O, gökyüzünün dünyaya dokunduğu noktayı bulmak için uzun ve zorlu bir araştırmaya devam etti.

ara
tween
ara
(Nükleer Bilimler) interstitial
ara
{i} respite
ara
time lag
ara
{i} spacing

Tom is always spacing out in class. - Tom her zaman derse ara veriyor.

ara
{i} recreation

Every now and then, I play tennis for recreation. - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.

ara
surcease
ara
rootle
ara
drive

Sometimes she drives to work. - O bazen işe arabayla gider.

Do you know how to drive a car? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

ara
forage
ara
{i} distance

I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km. - Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.

When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner. - Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف aranır في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

ARA
Automotive Recyclers Association
ARA
Awards and Recognition Association
ARA
Aracruz Cellulose S.A
ARA
A prefix applied to ships operated by the Armada de la República Argentina (ARA)
ARA
Applied Research Associates
ARA
Australian Retailers Association
ARA
Australasian Railway Association
Ara
A constellation of the southern sky, said to resemble an altar
Ara
An appraisal designation for Accredited Rural Appraiser awarded by the American Society of Farm Managers and Rural Appraisers
Ara
AppleTalk Remote Access Protocol that provides Macintosh users direct access to information and resources at a remote AppleTalk site
Ara
AppleTalk Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available files, printers, servers, e-mail, and so on
Ara
The physical body
Ara
Apple Remote Access, a protocol allowing network access from Macintosh systems via dialup Now almost entirely obsolete
Ara
(Amateur Rowing Association) The governing body for rowing in England, responsible for organising the National Championships (NatChamps) http: //www ara-rowing org
Ara
Appleshare Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access A protocol (and product) that provides system-level support for dial-in (modem) connections to an AppleTalk network With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available services - files, printers, servers, e-mail, etc
Ara
Accounting Research Association
Ara
macaws
Ara
a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Ara
Apple Remote Access A software program from Apple Computer that allows one Mac to dial another Mac via a modem and, through AppleShare and/or Personal File Sharing, access local or network resources available to the "answering" Mac (Common resources include shared directories, servers, and printers ) Although I don't cover the issue much in this book, you can do some neat things with ARA and MacTCP
Ara
Apple Remote Access, a program to allow full access to the UVA network including IP and AppleTalk services (Novell file Servers) over a phone line from a Macintosh computer
Ara
a foot, (as a verb) to go
Ara
AppleTalk Remote Access, a protocol developed by Apple to allow PowerBook and Macintosh users to connect to an AppleTalk network over phone lines
ara
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the Scorpion
ara
A name of the great blue and yellow macaw (Ara ararauna), native of South America
ara
macaws a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
التركية - التركية

تعريف aranır في التركية التركية القاموس.

ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Avlu
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Mıntıka, bölge
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Çıplaklık
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Geniş, çıplak arazi
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Komşuluk
Ara
antrakt
Ara
(Osmanlı Dönemi) MESAFE
Ara
(Hukuk) MABEYN
Ara
mabeyin
Ara
(Hukuk) FASILA
ara
Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
ara
Roma mimarlığında üzerinde kurban kesilen sunak
ara
Güney Amerika'da yaşayan bir cins papağan
ara
Fasıla
ara
Aralık
ara
Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi, haftaym
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
ara
Sunak takımyıldızının Latince adı
ara
Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
ara
Samimiyet
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
ara
İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi: "Aralarına yabancı sokmak, nezaketsizlik olur."- M. Yesarî
ara
iri gövdeli bir papağan türü
ara
Papağan türleri
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi: "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler."- N. Cumalı
ara
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre
ara
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan
ara
(Osmanlı Dönemi) fâsıla
ÂRÂ
(Osmanlı Dönemi) f. Süsleyen. Bezeyen
الإنجليزية - التركية

تعريف aranır في الإنجليزية التركية القاموس.

Ara
Sunak (takımyıldızı)
ara
sunak
ara
ar
aranır
المفضلات