aranıp

listen to the pronunciation of aranıp
التركية - الإنجليزية
ferreting out
ara
{i} recess

I would like to request a short recess. - Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.

The meeting will reconvene in two hours after a brief recess. - Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.

ara
{s} intermediary
ara
{i} break

She spoke for 30 minutes without a break. - O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.

The thief used a screwdriver to break into the car. - Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.

ara
{i} space

Leave more space between the lines. - Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.

Between space and time. - Uzay ve zaman arasında.

ara
{f} search

You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary. - Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.

Search and rescue operations began immediately. - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.

ara
interval

I visit my friend's house at intervals. - Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.

The trees are planted at intervals of thirty meters. - Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.

ara
gap

The gap between rich and poor is getting wider. - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.

There is a wide gap in the opinions between the two students. - İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.

ara
distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
ara
sought

Religion is freedom and justice being sought in the entire region. - Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.

He immediately sought a response. - Hemen bir cevap aradı.

ara
time out

Let's take time out to elaborate a strategy. - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

ara
time, point in time
ara
interim

In the interim, please send all communications to Tom. - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.

ara
look for

The police promised Tom that they would look for his daughter. - Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.

Why don't you look for Tom? - Niçin Tom'u aramıyorsun?

ara
seek

Everybody has the right to seek happiness. - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.

Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come. - Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.

ara
buffer

Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists. - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

ara
footing
ara
relation

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

Relations between us seem to be on the ebb. - Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.

ara
range

The students range in age from 18 to 25. - Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.

The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range. - İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,

ara
stop

Tom stopped looking for the treasure and went back home. - Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

ara
margin

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

There is only a marginal difference between the two. - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.

ara
half

Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car. - Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.

Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book. - Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.

ara
(Bilgisayar) lookup
ara
leg

Tom is the legal owner of this piece of land. - Tom bu arazinin yasal sahibidir.

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

ara
middle

Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops. - Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.

Tom's car is parked in the middle of the road. - Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.

ara
pitch

The car went out of control and pitched headlong into the river. - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.

ara
(Mekanik) clearance
ara
cease

The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties. - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.

ara
(Mimarlık) partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

ara
comma

Do you know how to use these command line tools? - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

Please put a comma between the two main clauses. - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.

ara
meanwhile

Meanwhile, time is running out. - Bu arada, zaman tükeniyor.

Meanwhile, you can stay with us. - Bu arada, bizimle kalabilirsin.

ara
(Bilgisayar) place call
ara
terms

We are on good terms with them. - Onlarla aramız iyidir.

Are you on good terms with Tom? - Tom'la aranız iyi mi?

ara
(Bilgisayar) place a call
ara
discontinuation
ara
scrabble
ara
discontinuance
ara
interm

It was raining all day long without intermission. - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

ara
{f} call

Tom called me yesterday at nine in the morning. - Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.

Arriving at the airport, I called her up. - Havaalanına vardığımda onu aradım.

ara
interstice
ara
interlude
ara
{f} searching

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

I thought you'd be out searching for Tom. - Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.

ara
pause

Let's take a short pause. - Kısa bir ara verelim.

We should sometimes pause to think. - Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.

ara
lapse
ara
seek for
ara
look up

You should look up that word. - O kelimeyi sözlükte aramalısın.

You should look up this word. - Bu kelimeyi aramalıyız.

ara
half time
ara
{f} seeking

Martin Luther King spent his life seeking justice. - Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.

I came here seeking justice. - Buraya adalet aramak için geldim.

ara
interspace
ara
{f} ransacking
ara
{f} dial

In case of fire, you should dial 119 immediately. - Yangın durumunda, hemen 119'u aramanız gerekir.

Could you dial for me? The telephone is too high. - Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.

ara
search for

The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel. - Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.

They did not have time to search for it. - Onu aramak için zamanları yoktu.

ara
ıntermediate
ara
look#for
ara
intermediate

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class. - Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.

ara
distance; break
ara
cessation
ara
distance (between two things)
ara
intermediary, intermediate
ara
intermission

It's almost intermission. - Gösterim arası olmak üzere.

It was raining all day long without intermission. - Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

ara
chasm
ara
break (in a game); interlude; intermission
ara
interlocutory
ara
lull
ara
mediate

Interpreters mediate between different cultures. - Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.

He mediated between the two parties. - O iki parti arasında aracılık yaptı.

ara
discontinuity
ara
interruption
ara
check

The policeman was checking the cars one-by-one. - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.

We're still checking into it. - Onu hâlâ araştırıyoruz.

ara
time between two events, interval
ara
idle
ara
meso
ara
breathing space
ara
recessional
ara
relations (between people)
ara
space, spacing
ara
interregnum
ara
breather
ara
idler
ara
short break; discontinuance
ara
bye
ara
{i} truce
ara
abscission
ara
{i} spread

Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force. - Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.

ara
quest

I called you because I need to ask you a question. - Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.

Buying such an expensive car is out of the question. - Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.

ara
tween
ara
(Nükleer Bilimler) interstitial
ara
{i} respite
ara
time lag
ara
{i} spacing

Tom is always spacing out in class. - Tom her zaman derse ara veriyor.

ara
{i} recreation

Every now and then, I play tennis for recreation. - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.

ara
surcease
ara
rootle
ara
drive

You'll be able to drive a car in a few days. - Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.

Do you know how to drive a car? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

ara
forage
ara
{i} distance

Scientists can easily compute the distance between planets. - Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.

I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km. - Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف aranıp في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

ARA
Automotive Recyclers Association
ARA
Awards and Recognition Association
ARA
Aracruz Cellulose S.A
ARA
A prefix applied to ships operated by the Armada de la República Argentina (ARA)
ARA
Applied Research Associates
ARA
Australian Retailers Association
ARA
Australasian Railway Association
Ara
A constellation of the southern sky, said to resemble an altar
Ara
An appraisal designation for Accredited Rural Appraiser awarded by the American Society of Farm Managers and Rural Appraisers
Ara
AppleTalk Remote Access Protocol that provides Macintosh users direct access to information and resources at a remote AppleTalk site
Ara
AppleTalk Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available files, printers, servers, e-mail, and so on
Ara
The physical body
Ara
Apple Remote Access, a protocol allowing network access from Macintosh systems via dialup Now almost entirely obsolete
Ara
(Amateur Rowing Association) The governing body for rowing in England, responsible for organising the National Championships (NatChamps) http: //www ara-rowing org
Ara
Appleshare Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access A protocol (and product) that provides system-level support for dial-in (modem) connections to an AppleTalk network With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available services - files, printers, servers, e-mail, etc
Ara
Accounting Research Association
Ara
macaws
Ara
a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Ara
Apple Remote Access A software program from Apple Computer that allows one Mac to dial another Mac via a modem and, through AppleShare and/or Personal File Sharing, access local or network resources available to the "answering" Mac (Common resources include shared directories, servers, and printers ) Although I don't cover the issue much in this book, you can do some neat things with ARA and MacTCP
Ara
Apple Remote Access, a program to allow full access to the UVA network including IP and AppleTalk services (Novell file Servers) over a phone line from a Macintosh computer
Ara
a foot, (as a verb) to go
Ara
AppleTalk Remote Access, a protocol developed by Apple to allow PowerBook and Macintosh users to connect to an AppleTalk network over phone lines
ara
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the Scorpion
ara
A name of the great blue and yellow macaw (Ara ararauna), native of South America
ara
macaws a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
التركية - التركية

تعريف aranıp في التركية التركية القاموس.

ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Avlu
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Mıntıka, bölge
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Çıplaklık
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Geniş, çıplak arazi
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Komşuluk
Ara
antrakt
Ara
(Osmanlı Dönemi) MESAFE
Ara
(Hukuk) MABEYN
Ara
mabeyin
Ara
(Hukuk) FASILA
ara
Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
ara
Roma mimarlığında üzerinde kurban kesilen sunak
ara
Güney Amerika'da yaşayan bir cins papağan
ara
Fasıla
ara
Aralık
ara
Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi, haftaym
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
ara
Sunak takımyıldızının Latince adı
ara
Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
ara
Samimiyet
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
ara
İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi: "Aralarına yabancı sokmak, nezaketsizlik olur."- M. Yesarî
ara
iri gövdeli bir papağan türü
ara
Papağan türleri
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi: "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler."- N. Cumalı
ara
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre
ara
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan
ara
(Osmanlı Dönemi) fâsıla
ÂRÂ
(Osmanlı Dönemi) f. Süsleyen. Bezeyen
الإنجليزية - التركية

تعريف aranıp في الإنجليزية التركية القاموس.

Ara
Sunak (takımyıldızı)
ara
sunak
ara
ar
aranıp
المفضلات