O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
- He lives apart from his parents.
Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
- I can't tell Tom and his younger brother apart.
O, gerçek bir daire değildir.
- It isn't a real apartment.
New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- I think we should spend some time apart from each other.
Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
- Sami spent more and more time apart from his wife.
Benim apartman dairem buraya yakın.
- My apartment is near here.
Bir apartman dairesinde yaşıyorum.
- I live in an apartment.
O, bir saati parçalara ayırdı.
- He took apart a watch.
Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
- Unfortunately, the whole thing fell apart.
Tom'un dairesinde başka ne buldun?
- What else did you find in Tom's apartment?
Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
- Apart from his parents, no one knows him very well.
Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.
- Tom found Mary an apartment not too far from where she works.
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- Tom lives in an apartment not far from my place.
Leyla ve Selime aynı dairede oturuyorlardı ama çok farklı kadınlardı.
- Layla and Salima lived in the same apartment, but they were very different women.
İki kız ve üç erkek bir apartman dairesinde yaşıyor, her biri farklı bir ülkeden geliyor.
- Two girls and three boys live in the apartment, each one coming from a different country.
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- Tom lives in an apartment not far from my place.
Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
- For many books, the covers are too far apart.
New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
İkizleri birbirinden ayırtedebilir misin?
- Can you tell the twins apart?
İki odalı bir daire kiralamak istiyorum.
- I want to rent an apartment with two rooms.
Dört odalı daire kiraladı.
- She rented a four-room apartment.
Şeyler parça parça oluyor.
- Things are coming apart.
Amcam bir apartman dairesinde yaşamaktadır.
- My uncle lives in an apartment.
Bir apartman dairesinde yaşıyorum.
- I live in an apartment.
Let Pleasure go, put Care apart.
Consider the two propositions apart.
A handful of examples apart, an English preposition precedes its complement.
to take a piece of machinery apart.
By this contrivance I got into the inmost court; and, lying down upon my side, I applied my face to the windows of the middle stories, which were left open on purpose, and discovered the most splendid apartments that can be imagined. There I saw the empress and the young princes in their several lodgings, with their chief attendants about them.
... it how's the private apartments at the imperial family ...