Tom onu son gördüğümde bir hasır şapka giyiyordu.
- Tom was wearing a straw hat the last time I saw him.
O, kendini güneşten korumak için bir hasır şapka satın aldı.
- He bought a straw hat to protect himself from the sun.
Bir pipet alabilir miyim, lütfen?
- May I have a straw, please?
Garsonun bana bir pipet getirmesini ister misin?
- Will you ask the waitress to bring me a straw?
Devenin belini kıran son saman çöpü.
- The last straw breaks the camel's back.
Bir geleneksel Kore saman ayakkabısı bile bir çifte aittir.
- Even a (traditional Korean) straw shoe belongs to a pair. (literal)
Tom bir kamışla çikolatalı sütü içerken yemek odası masasına oturdu.
- Tom sat at the dining room table, drinking chocolate milk through a straw.
Devenin belini kıran son saman çöpü.
- The last straw breaks the camel's back.
O bir karınca yuvasına bir saman çöpü soktu.
- He stuck a straw into an anthill.
O bir karınca yuvasına bir saman çöpü soktu.
- He stuck a straw into an anthill.
Boğulan bir insan saman çöpünü tutmaya çalışır.
- A drowning man will catch at a straw.