Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
- There's nothing in here but a lot of useless junk.
Onu kullanmadığın sürece özgürlük yararsızdır.
- Freedom is useless unless you use it.
Havlu oldukça işe yaramazdı.
- The towel was quite useless.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
Bilgi oldukça faydasızdı.
- The information was quite useless.
İnsanların söylemek istemediği şeyleri tercüme etmek faydasızdır.
- It's useless to translate things that people don't want to say.
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Onun önerileri tamamen kullanışsız.
- His suggestions are completely useless.
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.