تعريف anne, anne, anne في التركية الإنجليزية القاموس.
- mother, mom, mama
- anne
- mom
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
Mom is older than Dad.
- Annem babamdan daha yaşlı.
- anne baba
- parents
- anne tarafından
- matrilineal
- anne ve baba
- parents
She married without her parents' knowledge.
- O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
She wrote to her parents at least once a week.
- O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
- anne, baba
- parents
- anne gibi davranmak
- mother
- anne
- mama
Mama, Tom won't gimme back my toy!
- Anne, Tom benim oyuncağımı geri vermeyecek!
I still call my mother Mama.
- Hâlâ anneme ana diyorum.
- anne (ile ilgili)
- maternal
- anne adayı
- expectant mother
- anne adayı
- pregnant
- anne karnındaki bebek
- fetus
- anne karnındaki yavru
- embryo
- anne olmak
- become mother
- anne olmak
- become a mother
- anne oğul
- mother and son
- anne sevgisi
- motherliness
- anne sevgisi
- motherly love
- anne sevgisi
- maternal drive
- anne sevgisi
- maternal love
- anne sevgisi
- maternal instincts
- anne sütü
- (Tıp) human milk
- anne sütü ile beslenme
- (Tıp) breast feeding
- anne tarafı
- maternal
- anne ve oğlu
- mother and son
- anne ve çocuk
- mother and child
- bekar anne
- single mother
- hamile anne
- expectant mom
- vekil anne
- (Pisikoloji, Ruhbilim) surrogate mother
- anne gibi bakmak
- mother
- anne
- mother
He looks just like his mother.
- Tıpkı annesine benziyor.
The baby needs its mother.
- Bebeğin annesine ihtiyacı vardır.
- anne
- ma
- anne
- mother, ma, mum, mummy, momma, mommy, mom, mammy
- anne karnı
- mother's womb
- anne kızlık soyadı
- mother's maiden name
- anne-baba
- parents
- baba anne
- father mother
- üvey anne
- stepmother
Mary is Tom's stepmother.
- Mary Tom'un üvey annesidir.
I never argued with my stepmother, nor she gave me the reasons.
- Üvey annemle hiç tartışmadım veya o bana gerekçeler vermedi.
- anne
- mum; old woman
- anne
- mamma
Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.
- Senin annen o kadar şişmanki, Londra Köprüsü'nü çökertiyordu.
- anne
- mam
Mama had a crippled face.
- Anne felçli bir yüze sahipti.
Mama, is it okay if I go swimming?
- Yüzmeye gidebilir miyim, anne?
- anne
- maternal
This is his maternal grandfather.
- Bu onun anne tarafından büyük babası.
Maternal love is greater than anything else.
- Anne sevgisi her şeyden daha büyüktür.
- anne
- mater
Mary is on maternity leave.
- Mary annelik iznindedir.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
- anne
- old lady
- anne
- mammy
How many eggs did mammy buy?
- Annen kaç tane yumurta aldı?
Mammy, you are an exploiter!
- Anne, sen bir sömürücüsün!
- anne
- mummy
Look Mummy, I can read!
- Bak anne, okuyabiliyorum!
Mummy, where's my hanky?
- Anne, mendilim nerede?
- anne adayı olmak
- be an expectant mother
- anne adayı olmak
- mum to be
- anne adı
- mother's day
- anne baba adı
- parents names
- anne baba katili
- parricide
- anne baba korkusu
- fear of parents
- anne baba sevgisi
- parental love
- anne babanın duyduğu korku
- parental fear
- anne babası çalışan çocuk
- latchkey child
- anne babası çalışan çocuk
- door key child
- anne babasız
- parentless
- anne babasızlık
- parentless
- anne babaya saygı
- filial piety
- anne gibi
- maternally
- anne gibi
- motherlike
- anne hayvan
- dam
- anne kökenli
- (Dilbilim) matronymic
- anne olmak
- to become a mother
- anne olmak isteyen
- (Argo) clucky
- anne sevgisi
- mother love
- anne soyundan gelen
- matrilinear
- anne sütü
- suck
- anne tarafından
- maternally
- anne tarafından akraba
- enate
- anne tarafından olan
- maternal
- anne tarafından olan
- enatic
- anne tarafıyla ilgili
- enatic
- anne tavuğun civcivlerini çağırması
- chuckle
- anne ve bebek
- mom and baby
- anne ve çocuk ilişkileri
- mother-child relationship
- anne yoksunluğu sendromu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) maternal deprivation syndome
- anne öldürme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) matricide
- anne ölümü
- (Hukuk) maternal mortality
- anne, baba ve çocuktan oluşan aile
- nuclear family
- anne, baba ve çocuktan oluşan aile
- a mother and their children
- anne, baba ve çocuktan oluşan aile
- family unit consisting of a father
- bebek emziren anne
- nursing mother
- evlât edinen anne baba
- adoptive parents
- süt anne
- foster mother
- süt anne
- wet nurse
- süt anne
- nursing mother
- öz anne
- one's own mother
- üvey ana/anne
- stepmother
- üvey anne baba
- foster parent
- üvey anne gibi
- stepmotherly