Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
- The actress tore up her contract angrily.
O, ona öfkeyle baktı.
- She looked at him angrily.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Sami o gece Leyla'nın dairesinde olduğunu kızgın bir şekilde yalanladı.
- Sami angrily denied he was in Layla's apartment that night.
O, kızgın bir şekilde ona baktı.
- He looked at her angrily.
Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
Siz beyler niçin öyle öfkelisiniz?
- Why are you guys so angry?
Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- Tom was angry with himself for being late.
O, kendisine kızmıştı.
- He was angry with himself.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Sebep olmadan asla kızgın olmam.
- I'm never angry without reason.
Sinirli olmadığını umut ediyorum.
- I hope that you are not angry.
Tom sinirli ve öfkeli görünüyor.
- Tom seems frustrated and angry.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom odayı öfkeyle terk etti.
- Tom left the room angry.
The broken glass left two angry cuts across my arm.
An angry mob started looting the warehouse.
Angry clouds raced across the sky.
He gets mad very easily.
- He easily gets angry.
I said nothing, and that made him angry.
- The fact that I said nothing made him angry.